Tarih: 14 Nisan, 2020
18-19 Aralık tarihinde yapılan Çalıştay'ın ilk gününde Aspilsan Enerji Ankara ArGe Müdürü Ahmet ALTINAY’ın moderatörlüğünde “Pil ve Batarya Teknolojilerindeki Gelişmeler” konu başlıklı bir Panel düzenlenmişti. Panele Yalova Üniversitesi Polimer Mühendisliği Öğretim Üyesi Dr. Ozan TOPRAKÇI, Akdeniz Üniversitesi Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Edip BAYRAM, Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Billur Deniz KARAHAN, Shura Enerji Dönüşümü Merkezi Enerji Sistem Analisti Hasan AKSOY ve AVL Türkiye Batarya Sistemleri Takım Lideri Burak ALİEFENDİOĞLU konuşmacı olarak katılmış ve önemli bilgiler aktarmıştı.
Gelin neler konuşulmuş bir göz atalım.
Yaptığı sunumda lityum madenini çıkaran şirket sayısının fazla olmaması nedeniyle lityum arzında sıkıntı olma olasılığının yüksek olduğuna dikkat çeken Yalova Üniversitesi Polimer Mühendisliği Öğretim Üyesi Dr. Ozan TOPRAKÇI, lityum madeninin ton maliyetinin son yıllarda artan bir trend izlediğini vurguladı. Lityum iyon’a kıyasla sodyum iyon’un edinilebilirlik ve üretilebilirlik açısından daha avantajlı olduğunun altını çizen TOPRAKÇI, sodyum iyonu’un Türkiye de dahil bir çok ülkede bulunduğunu anımsatarak geleceğe yönelik sürüdürülebilirlik açısından lityum’a kıyasla daha kolay olacağını kaydetti. Sodyum iyon piller konusundaki çalışmaların geçmişinin lityum iyondan daha eski olduğunu anlatan TOPRAKÇI, Körfez Savaşı sırasında bir askerin 3 günlük enerji ihtiyacının 500 Watt mertebesinde iken günümüzde bu rakamın 1.000 Watt seviyesine ulaştığını kaydetti.
Shura Enerji Dönüşümü Merkezi Enerji Sistem Analisti Hasan AKSOY ise halen çok yaygın bir şekilde kullanılan ve adeta dünya enerji sektöründe parlayan yıldız konumunda olan lityum iyon batarya (LİB)’ların tedarikinin yakın gelecekte bir problem haline geleceğine işaret etti. AKSOY ayrıca kurşun asit bataryalarda %99 mertebesinde olan geri dönüşüm oranının LIB’lerde çok daha düşük olduğuna dikkat çekerek geri dönüşüm özelliğinin maliyet avantajı sağladığını kaydetti.
Son dönemde enerji yoğun bataryaların ön plana çıktığına dikkat çeken AVL Türkiye Batarya Sistemleri Takım Lideri Burak ALİEFENDİOĞLU ise teknik olarak ezici üstünlüğe sahip LİB’lerin elektrikli araçlarda standart hale geldiğini ifade etti. Lityum madeninin en çok tuz göllerinden çıkarıldığını ifade eden ALİEFENDİOĞLU, ülkemizde de lityum stoku bulunduğunu ve enerji yoğunluğu düşük olsa da bu stokun iş görebileceğini kaydetti. Lityum için katot tarafında çok farklı üretim seçenekleri bulunduğunu anlatan ALİEFENDİOĞLU, bir LİB’de kobalt gibi lityum madeninden çok daha kritik hammaddeler bulunduğunu söyledi. Bataryalarda kullanılan kobalt madeninin %80’inin halihazırda Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde çıkarıldığına dikkat çeken ALİEFENDİOĞLU, bu ülkede yaşanan iç çatışmalar ve gerilim nedeniyle bataryada kobalt madeninin kullanımının azaltılmaya başlandığı ancak bunun sonucu olarak bataryanın daha tehlikeli bir hale geldiğini anlattı. Günümüzde bataryalarda 200 Watt* saat/kg yoğunluğuna ulaşıldığını 2030’da ise bu rakamın 400 Watt* saat/kg seviyesine ulaşabileceğini anlatan ALİEFENDİOĞLU, halihazırda 500-600 km’lik bir sürüş için 100 kw* saat/kg bir enerji ihtiyacı olduğunu söyledi. Daha önce hibrid araçlarda bataryalar ikinci planda, yedek bir unsur iken elektrikli araçlarda bataryanın ana unsur haline geldiğine vurgu yapan ALİEFENDİOĞLU, artık aracın batarya üzerine inşa edildiğini kaydetti.
Akdeniz Üniversitesi Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Edip BAYRAM ise sunumunda kaynakların sınırlı olması ve dünyada belli yerlerde çıkarılması nedeniyle lityumun geleceğinin petrolden çok da farklı olmayacağını anımsatarak milli yakıt pili çalışmalarında skalanın geniş tutulması gerektiği gerçeğinin altını çizdi. Bu çerçevede yakıt pili konusunda farklı alternatiflerin geliştirilebilmesi için savunma sanayi katılımının önemine vurgu yapan BAYRAM, “Kaynağı bize bağlı, müşterinin ihtiyacına cevap verebilecek özgün bir ürün geliştirilebilir” diye konuştu. Bor kaynaklı yakıt pillerini (Bor Hidrür gibi) işaret eden BAYRAM, grafen’in kilit rol oynadığı yakıt pillerinde katalizörün de önemli olduğunu ifade etti.
Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Billur Deniz KARAHAN da sunumunda kurşun asitli bataryalar ile zırhlı araçlarda ‘silent Watch’ (ana motoru çalıştırmadan araç üzerindeki cihazları çalıştırıp kullanabilme) kabiliyetinin sadece 2-3 saatlik bir süre için sağlanabildiğini, ‘solid state batarya’ kullanımında ise bu sürenin 12 saate kadar ulaşabildiğini anlattı.
İlk panelin soru cevap bölümünde söz alan Aspilsan Enerji Genel Müdürü Ferhat ÖZSOY, hiçbir pil teknolojisinin birbirinin ikamesi olmadığına dikkat çekerek şunları söyledi:
“Bu sürekli sorulan bir soru, biz bunu yaşayarak görüyoruz, havacılık dediğiniz zaman Nikel Kadmiyum’dan vazgeçemiyorsunuz, hafif dediğiniz zaman Lityumdan vazgeçemiyorsunuz, ucuz dediğiniz zaman Kurşun Asit’ten vazgeçemiyorsunuz. Dolayısıyla böyle bir arayışın ben doğru olmadığını düşünüyorum. Her pil teknolojisinin kullanım alanı var ve bu kullanım alanında bulduğu pazar ölçüsünde de kendisini geliştirmek durumunda. Şimdi bir telsizin içerisine Kurşun Asit pil koyamazsınız ama devasa bir aracın içerisinde yer ve ağrılık problemi olmayan bir yere de Lityum koyamazsınız ama bir ekskavatörü veya bir fork lifti 1 saat çalışacaksanız belki Kurşun Asit kullanırsınız ama 5 saat ihtiyacınız varsa Lityum kullanmak zorundasınız. Dolayısıyla bana çok geliyor ve çok söyleniyor, şu şurada kullanıyor, şu daha ucuz, şu daha pahalı, her pil teknolojisinin çinko-karbon dahil kullanım yeri var, pazarı var. Bu pazarlarda zaman zaman kaymalar söz konusu oluyor ama bu pazarların devam edeceğini biz yaşayarak görüyoruz. Hatta ve hatta ELT bataryası üretiyorsunuz Emergency için, uçağın içerisinde Nikel Kadmiyum kullanıyorsunuz. Ağır, hantal, enerji yoğunluğu düşük ama emniyetli. Böyle bu mukayeseyi pazar açısından değerlendirebiliriz ama bu bunun yerini alacakmış gibi bir düşüncenin doğru olmadığını belirtmek isterim.”
Çalıştayın ilk günü öğleden sonraki oturumda ise “Savunma Platformlarında Batarya Teknolojilerinin Kullanım Alanları” konulu 2’inci bir Panel düzenlendi. Moderatörlüğünü Aspilsan Enerji ArGe Program Müdürü Murat ALTUĞ’un yaptığı Panele, Roketsan İleri Teknolojiler ve Sistemler Genel Müdür Yardımcısı Dr. Kemal Atılgan TOKER, Aselsan HBT Elektronik Tasarım Müdürü Yalçın AYDIN, FNSS Elektrik-Elektronik Tasarım ve Entegrasyon Müdürü Mustafa KANTAR, THY Teknik ArGe Başkanı Sedat KARAKAŞ ve TUSAŞ İHA Aviyonik Sistemler Müdürü Lütfü AKÇİL konuşmacı olarak katıldı.
Aynı zamanda Uydu Fırlatma Sistemi (UFS) Projesinde de görev alan Roketsan İleri Teknolojiler ve Sistemler Genel Müdür Yardımcısı Dr. Kemal Atılgan TOKER, panel moderatörü Aspilsan Enerji ArGe Program Müdürü Murat ALTUĞ’un “Önümüzdeki 5-10 yıl içerisinde sektörün ihtiyacının nasıl evirileceğini düşünüyorsunuz?” sorusuna cevaben şunları söyledi:
“10 sene dediğiniz zaman aslında Roketsan’da yapılan projelerin süresine bakarsanız; bir proje başlıyor bazı kararlar veriyorsunuz ve 10 sene bitince bu projeyi tamamlamış oluyorsunuz. Yani 10 sene bizim için yeni teknolojilere geçtiğimiz bir süre değil mevcut olan teknolojiyi kullandığımız bir süre. Böyle bir durumla karşı karşıya kaldığımız zaman ilk baktığımız şey bu teknolojiyi alabilecek miyiz, Türkiye’de bu teknoloji var mı, eğer yoksa bu teknolojiyi kendimiz mi geliştireceğiz, üniversiteler veya sanayi kuruluşlarıyla beraber mi hareket edeceğiz bunu belirliyoruz. Daha uzun vadede baktığımız zaman biz füze sistemleri kullanıyoruz, ama önce kullanıncaya kadar bekliyoruz ta ki bir ihtiyaç olana kadar. Kullanacağınız zaman bunların üzerindeki bataryaların dolu olması lazım. Bu yüzden 10 sene sonra çalışabilecek birkaç batarya tipi var onları kullanıyoruz. O bataryaları da kullanmak istediğimiz zaman çok rahat bir şekilde çalışmasını bekliyoruz ve şarj etme gibi bir derdiniz yok yani füzeyi atıyorsunuz gidiyor.
Roketsan bugüne kadar füze sistemleri başta olmak üzere hep askeri sistemler geliştirdi, bu sistemlerde yer alan piller konusunda aslında erişebildiğimiz pil teknolojileri üzerine yoğunlaştık, başlangıçta çeşitli sıkıntılar yaşandı ama artık enstitüler olsun Aspilsan gibi kuruluşlar olsun, onların sayesinde yavaş yavaş yol almaya başladık. Yeni bir alan olarak uzay teknolojileri ile ilgili çalışmalara bakıldığında zaman Lityum İyon piller orada kullanılabilir durumda, çünkü yıllarca depolarda beklemek zorunda değiller. Ancak askeri sistemler için Lityum İyon şu anki mevcut haliyle başarısız olarak görülüyor çok zorlu koşullarda -40/+70 derece gibi çalışması isteniyor ama uzay sistemleri için uydu fırlatmak için böyle eşik değerlere ihtiyacınız yok o zaman sivil kullanımda olan yeni teknolojiler gündeme gelebilecek gibi gözüküyor. Biz uzay alanında çalışacaksak eğer Lityum İyon gibi tekrar tekrar şarj edilebilecek piller kullanabiliriz. Bir de Yakıt Pili/Fuel-Cell üzerine çalışmalar dikkat çekici. Çok yüksek güç ihtiyaçları yani uydu fırlatma araçlarında büyük elektrik motorları çalıştırmak istediğiniz zamanki güç seviyelerine çıkacak teknoloji olarak görüyoruz. 10 seneyi biraz geçtim; 10 sene derseniz çok bir şey beklemiyoruz ama 10 senenin ötesinde çok şey bekliyoruz.”
Moderatör ALTUĞ’un Bataryaların gelişimi kapsamında şirket olarak beklentilerinin neler olduğu yönündeki soruya cevaben de Aselsan, TUSAŞ, FNSS ve THY Teknik yetkilileri sırasıyla şu bilgileri paylaştılar;
Aselsan HBT Elektronik Tasarım Müdürü Yalçın AYDIN: “Aselsan’da Haberleşme Cihazları Üretim Teknolojileri Sektör Başkanlığında biz genel olarak taşınabilir pilleri askeri el telsizlerimizde ve sivil telsizlerimizde kullanıyoruz. Bunun yanında hemen hemen bütün bilgi güvenliğini gerektiren cihazlarımızda yedek pil olarak kullandığımız bataryalar var. Belki ilerleyen süreçte onlara da değinebilirim. Önümüzdeki 5-10 yılda öncelikle enerji yoğunluğunun arttırılmasını bekliyoruz. Çünkü enerji yoğunluğu arttırıldığı zaman askerimiz operasyon süresinde daha az batarya taşıyacak. Onun dışında daha hızlı şarj ve daha uzun ömür döngüsüne sahip olmasını bekliyoruz. Hızlı şart üniteleriyle operasyona hazır hale getirilebilmesi lazım. Askeri kullanımda çok zorlu koşullarda çalışabilmesi beklenir. Eğer bir pil -30 derecede normal şartlarda verdiği akımı sağlayamıyorsa enerji yoğunluğunun askeri alanda çok da bir anlamı olmayacaktır. Muharebe sahasında güvenilir olması gerekiyor. Samsung Galaxy Note 7 gibi bir facianın bizim askerimiz üzerinde yaşanmaması lazım. Ayrıca ergonomik ve esnek bataryaların geliştirilmesini arzu ediyoruz. Bataryaların bir formu var bir de bizim ürünlerimizin bir formu var. Eğer bu bir el telsiziyse elde tutulabilir formda olması lazım. Bunun yanında tek kullanımlık pillerin çoğalmasını ve ucuzlamasını bekliyoruz, çünkü operasyona giden askerin onu taşıması gerekiyor ve dönüşte de geri getirmesi gerekiyor. Harekât alanının uygunluğuna göre tek kullanımlık piller bitince orada bırakılabilir böylece dönüş sırasında gereksiz yükte taşınmamış olur. Onun da üretimi daha kolay rafta bekleme süresi daha az pillere ulaşabilmeyi istiyoruz. Mesela Güney Kore’de üretilen bir pilin deniz yoluyla taşınmasından sonra burada paketlenmesi çok uzun zaman alıyor, 8 ay gibi süreler konuşuluyor. Dolayısıyla bunların kısaltılması lazım, bunun için düşük sıcaklık ve basınçlarda bu pillerin havadan taşınması (düşük sıcaklıklarda, düşük basınçlarda pillerin güvenli bir şekilde, alev almadan) taşınabilmesi lazım. Bir diğer husus taşınabilir daha verimli Yakıt Pili (Fuel-Cell) olabilir, laptoplarda uygulamalar var askeri alanda da kullanılabilir.
Soğuk sıcak çalışma, ki askeri kullanımda bir olmazsa olmazdır, konusuna gelirsek askeri uygulamada komponent bazında dünyadaki beklenti -40/+85 derecedir ama pil için +85 derece çok gerçekçi olmadığı için, özellikle de lityum piller için, +60/65 derecede hatta biz son projemizde +70 dereceyi referans aldık. Kullanmasanız bile özelikle sıcak havalarda güneş yükü altında pil sıcaklıkları +50/60 derecelere çıkabiliyor. Bizim telsiz pillerimizi telefon pilleriyle karşılaştırıyorlar ama cep telefonu pillerinin önemli bir bölümü -10 derecede tam olarak akım veremiyorken bizim beklentimiz o pillerden -30 hatta -40 derecede akım alabilmektir. Telsizler özelinde söyleyecek olursam yüklerimiz “burst” akımlar şeklinde (alma, gönderme) bu “burst” akımlarda yığılmaması lazım pilin güç verebilmesi lazım. lityum pillerle ilgili karşılaştığımız bir problemden bahsedersem, lityum piller doğaları gereği 0 derecenin altında şarj olamıyor, dolayısıyla üniversitelerdeki arkadaşlarımız için düşük sıcaklıklarda lityum pil şarjı bir araştırma konusu olabilir. Eğer ülke olarak ihtiyacımız millileşmek yerlileşmekse savunma sanayii gereksinimleri mutlaka göz önünde alınmalıdır.”
Aselsan, 2020 yılında yurtiçi ve yurtdışı siparişler kapsamında üretimine başlayacağı Elektronik Harp Korumalı El Telsizi (EHKET) Projesi altında Aspilsan ile birlikte geliştirilen şarjedilebilir 18650 bataryası kullanılacak. Proje kapsamında ilk aşamada 2020 yılı için yaklaşık 40.000 adetlik batarya seti ihtiyacı (yaklaşık 200.000 hücre) söz konusu olacak. Bu bataryaların telsizlerin kullanım süresince belli periyotlarla yenileriyle değiştirilmesi gerekecek.
TUSAŞ İHA Aviyonik Sistemler Müdürü Lütfü AKÇİL: “Her sektörde olduğu gibi batarya pil sektöründe de işi en yüksek tüketimi kim yapıyorsa aslında o yönlendiriyor. Burada bizim için önemli olan şey iyi ya da kötü pil değil benim ihtiyacım neyse ben onu karşılayabilmek istiyorum. Lityum üzerine çok fazla çalışma var, yeni teknolojiler için oraya yatırım yapılıyor ama biz mesala ANKA İHA’da hala eski teknoloji pil kullanıyoruz. Lityuma geçmek istiyoruz evet ağırlık avantajı var, faydaları var ama riskleri de var. Bizim için pil bir ekipman ve bu ekipmanı en optimum yerde kullanmak zorundayız ki ana sistemi sürdürülebilir kılalım. Burada bizi ilgilendiren kısım savunma sanayinin en büyük problemi bir ürünü zamanında uygun maliyetle tedarik edebilmek. Ürünün en son teknoloji olup olmadığı bizim için ikinci planda. Eğer biz platformumuzu idame ettireceksek, çünkü ürettiğimiz uçak 20 hatta 30 yıl envanterde kalıyor, bizim ihtiyaçlarımızın geliştiği yönde tercihlerde bulunuyoruz. O yüzden bu alanda çalışanların mutlaka bunları dikkate alarak yatırımlar yapması gerekiyor. Eğer biz yarın herhangi bir durumda ANKA’nın bataryasını tedarik edemezsek eski teknoloji bile olsa bu bataryayı nasıl yerli yaparız diye çalışmalıyız.”
FNSS Elektrik-Elektronik Tasarım ve Entegrasyon Müdürü Mustafa KANTAR: “Bizim dışardan aldığımız cihazların dışında ana sorunumuz aslında aracın marş bataryasını ve görev donanımlarını besleyecek görev bataryasını seçip yerleştirmek. Marş bataryasına baktığımız zaman AGM aküler, Lead-Acid/Kurşun-Asitli kuru bataryalar ön plana çıkıyor, çok kısa sürede çok yüksek marş akımları verebildiği için. Görev donanımları tarafında ise sürekli düşük akım verebilecek, şarj-deşarj cycle’ına daha dayanıklı aküler ve zırhlı araçlarda daha az yer kaplayacak, daha hafif akülere ihtiyacımız var. İki tarafta da AGM tipi akü kullanınca ve özellikle son zamanlardaki kullanıcı isteklerine bakınca Kara Araçlarında durumsal farklılık giderek önem kazanıyor bir diğeri de mobilite. Mobiliteyi sağlamağa çalıştığımız taraf otomotiv tarafında kullandığımız aküler, klasik marş basma kapasitesi nedeniyle. Çünkü kara araçlarında -32 derecede akünün durumundan bağımsız olarak marş basma isteği var. Sarıkamış’ta bu aracın marş basması lazım. Görev tarafında ise son 5-6 yıl içerisindeki yönelim şu şekilde; çok daha fazla elektrik gücüne ihtiyacı olan görev donanımları koymaya başladık araçlara. Durumsal farkındalık ekipmanları, E/O sistemler, telsizler, Battle Managament sistemler gibi ve kullanıcıdan şöyle bir talep var; ben ana motoru çalıştırmadan sadece akülerin gücü ile belirli görevleri (telsiz, UKSS, görev bilgisayarı gibi) yerine getirebileyim (silent go kabiliyeti). AGM aküler bu alanda belli bir noktadan itibaren bizim ihtiyaçlarımızı karşılamamaya başladı. Bunun yerine hem daha hafif, daha az yer kaplayan, daha fazla şarja-deşarja izin veren daha dayanıklı ürünlere ihtiyacımız var ve önümüzdeki 5-10 yıl içinde bu ihtiyaç katlanarak artacak. Kara aracı sektörünün bunu desteklemesi gerekiyor. Şu an kullandığımız akülerin her biri 40 kg, 12 volt (100 watt) ve bir araçta toplam 160 kg akü (4 akü yer alıyor) yükü var. Artık bu aküleri ne sayısını arttırabiliyoruz ağırlık yüzünden ne de hava araçlarına koyabiliyoruz. Bizim temel amacımız TSK’nın daha iyi savaşması. 30 yıl öncesine göre kara araçlarında elektrik ihtiyacı çok değişti ve enerji depolama, batarya teknolojileri artık bu amacın önemli bir parçası haline gelmeye başladı ve herkesin elinden geldiğince bunu desteklemesi gerektiğine inanıyoruz. Kara araçlarında kullanılan akülerin belirli parametreleri var, çıkardığı gazdan personel etkilenir mi, darbe alınca batlar mı, çok ısındığında performansı nasıl etkilenecek, paletli bir aracın titreşim profiline nasıl dayanacak -32/+49’da hem şarj hem deşarj olabilecek ve boyut olarak şu an kullandıklarımızdan daha küçük bir aküye ihtiyacımız var.”
THY Teknik ArGe Başkanı Sedat KARAKAŞ: “Şöyle bir söz var, ihtiyaç tedarikin membaıdır. Yani gelecekte ihtiyaç ne ise o sizin o konuda yapılacak çalışmalarınızın ana stratejisini belirliyor, gelecekteki çalışmalarınıza yön veriyor. Havacılık ve Uzay Sektörü teknolojileri bazı yenilikler yaparak diğer alanları da yönlendiriyordu yakın zamana kadar. Ancak şu an dünyada bir paradigma değişimi var artık uçaktaki uçuş bilgisayarındaki işlemci, işlem hacmi bir cep telefonundakinden çok daha basit seviyelere geldi. Batarya olarak yaklaşık 350 uçağımız var bir uçak 100 ton yakıt alıyor, büyüklüğüne göre 150-200 ton yakıt alanlar da var. Sivil sektörde bataryayı 150 ton yakıt alan yaklaşık 300 tonluk uçağa uyarlamanız biraz zor, dolayısıyla bataryanın kullanım yeri orada sadece emergency duruma düştüğü zaman iki veya üç batarya ile 30-45 dakika güç sağlayarak 20-30,000 feet’den aşağı inmesini sağlayacak. Geçen hafta EASA’daydım 15 sene sonrasının kanunlarını koyuyorlar European Civil Aviation Authority ile birlikte. Artık insansız sistemlere dönüş var havacılıkta. Sivil havacılık dünyasında artık dikey kalkış ve iniş yapabilen insansız hava araçları üzerinde çalışılıyor. Halihazırda sertifika alan iki tane firma var. Hepimizin beklediği şu, artık insanlar evinden kalkıp binebilecekleri uçan bir araç istiyorlar. THY Teknik olarak bizim de buna benzer bir projemiz var, yakında lansmanını yapacağız. Dolayısıyla batarya teknolojisi şu an otomotivde kapsamlı olarak uygulanıyor ki 2030’da artık Almanya ve Avrupa’da kanuni olarak Elektrikli Araçlar zorunlu olacak Havacılıkta da drone taksi dediğimiz konsepte geçiş var. Havacılık bildiğiniz gibi kuralları kanla yazılır, dolaysıyla bu alanda da sertifikasyon için kurallar konulmaya başlandı. Elektrikli motorların havacılıkta nasıl kullanılacağının kuralları konmaya başladı. Bununda temelinde batarya var, dolaysıyla batarya teknolojisine büyük yatırım yapılıyor. Benim karşı çıktığım bir husus, bir ürün geliştiriliyor bunlar yaptıysa vardır bir hikmeti deyip bizde yapmaya çalışıyoruz bu yanlış bir şey. Asıl yapmamız gereken bunlarla eş zamanlı olarak zaten paradigma değişimi var dünyada herkes VTOL’a yeni başlıyor, dolayısıyla batarya konusunda yeni teknolojilere yönelmemiz lazım. Bizim istediğimiz 500 watt saat/kg seviyelerine çıkmanızı istiyoruz. Eğer bu teknoloji olgunlaşırsa bizde o zaman yakıtlı değil de batarya teknolojisine haiz olan VTOL araçlarını tasarlayıp hizmete sunacağız.”
2’inci Panel Soru Cevap Bölümü
Soru-cevap bölümünde Panelde Roketsan ve TUSAŞ yetkililerine sorduğumuz sorular ve verilen cevaplar aşağıdaki gibidir:
Roketsan tarafından üretilen SOM, ATMACA ve HİSAR-A/O gibi füzelerde kullanılan bataryalar yerlileşti mi? OMTAS, UMTAS ve CİRİT’te Aspilsan ürünü bataryalar mevcut MAM-L’de ise Fransa menşeili bir batarya mevcut bu bataryanın da yerlileştirilmesi yönde bir çalışma var mı?
Roketsan İleri Teknolojiler ve Sistemler Genel Müdür Yardımcısı Dr. Kemal Atılgan TOKER: Tek tek bataryaların üstündekileri saymayız ama bahsettiğiniz füze sistemlerinde kullanılan bataryaların hepsi termal batarya. Yurtiçinde bunları TÜBİTAK ile birlikte peyderpey yapıyoruz. Onlar da bu teknolojiyi yeni geliştirdiler 3-4 sene oldu ve onların geliştirecekleri ürünlerin yurtdışından tedarik edilen bileşenleri de var. Sonuçta biz ürün vermeye çalışıyoruz TSK’ne. O söylediğiniz bataryanın yabancılı menşeli çıkmasının arkasında oralardan alınmış bileşenler var. Roketsa’nın bütün amacı ürününü TSK’nın ihtiyacı olduğu anda teslim edebilmesi bu birinci öncelik. İkinci öncelikte bunların milli olarak yapılması. Milli olarak yapılması aslında birinci öncelikten kaynaklanıyor, yani mecburiyetten dolayı. Zaten yurtdışı size satmıyor sadece milli olması veya teknoloji geliştirmekten dolayı değil TSK’nın ihtiyacını karşılamaktan dolayı. Bataryaların üreticisi Roketsan değil ama Roketsan şu an birlikte çalıştığı bir kuruluş var, bu kuruluşla birlikte peyderpey bunların hepsini ele alıyor. Yurt dışından alınmasında zorluk çekilen büyük olan bataryalar, yani daha uzun menzilli füzelerde kullanılanlar. Mini mühimmatlardaki termal pillerde çok fazla zorunlu yaşanmıyor.
Termal bataryalarla ilgili 25dk sonrasında yaşanan ısınma sorunundan bahsettiniz. Bu sorunun çözülmesi için yapılan çalışmalar nelerdir?
Dr. Kemal Atılgan TOKER: Roketsan ürünü füzelerde termal batarya (ısıl pil) kullanılmakta. Başlangıçta Roketsan ürünü füzeler için bu bataryalar yurt dışından temin edilmekteydi zaman içerisinde Türkiye’de termal batarya üretim altyapısı (TÜBİTAK) gelişince artık bu ihtiyaç yurt içinden karşılanmakta. Termal bataryalar için en çok sıkıntı yaşanan husus görev süresinin uzaması. Örneğin bir seyir füzesi turbojet motorla değil de ram jet veya scream jet ile çalışıyorsa, yani siz oradan füze üzerindeki elektronik cihazlar (görev bilgisayarı, aktuatör, IIR arayıcı başlık, altimetreler vb gibi cihazların en az 30dk süreyle canlı tutulması gerekmekte) için gerekli olan gücü üretemiyorsanız uzun süreli uçuşlarda termal bataryalar yetersiz kalmakta. Bu aynı zamanda uzun süreli uçuş esnasında seyir füzesinde yer alan aviyonik donanımın da soğutulamayacağı anlamına gelmekte. Füze soğutulamadığı için de yine termal bataryalar sıkıntı çıkarmakta. Halihazırda devam eden projelerde ihtiyaç duyulması nedeniyle Roketsan’ın üzerinde en çok araştırma yaptığı konulardan bir tanesi uzun süreli (yani 30dk’dan daha uzun) çalışabilecek ve fazla soğutma ihtiyacı olmayacak batarya türleridir.
Lütfü Bey konuşmanızda ANKA İHA’dan bahsettiniz. ANKA’da kullanılan batarya yerli mi yabancı mı? Bir de ANKA-S var SATCOM var SARPER var. Siz konuşmanızda hava aracına radar takılınca daha fazla enerji çekişinin olacağına dolayısıyla buna uygun bir elektrik/batarya altyapısının tesis edilmesi gerekliliğine dikkat çektiniz. ANKA İHA’lardaki mevcut batarya yeterli mi bu ilave güç çekişi için? Bu ihtiyaç batarya sayısında artış yoluyla mı çözüldü yoksa füzelerde turbo jet motordan aldığı gibi ANKA İHA’nda da dizel motordan bir güç çekişi mi söz konusu olacak?
TUSAŞ İHA Aviyonik Sistemler Müdürü Lütfü AKÇİL: ANKA’da tabi 18-24 saatlere varan uçuş süreleri var, orada dizel motor üzerinde alternatörlerimiz var. Her biri 4.5kW kapasiteli iki adet alternatör. Daha kısa süreli İHA veya hedef uçaklarda ise iki adet 3 kW kapasiteli alternatör yer alıyor. Proje başladığı dönemde kullanılan pek çok alt ekipmanda kendini ispatlamış ürünler ile yola çıkılmış dolayısıyla ANKA’nın sözleşme döneminde bu dikkate alınarak belli ürünler seçilmiş. Şu anda uçaklarımıza verdiğimiz yabancı menşeli 17 amper-28 voltluk akülerimizin yerine Aspilsan ile beraber 22 amperlik akülerimizi taktık bundan sonra da bütün ANKA İHA platformlarında ömrü dolan akülerin yenilenme ve Entegre Lojistik Destek (ELD) süreçlerinde bu akülerle devam edeceğiz. Yabancı menşeli akülerde ömürleri dolunca bu yerli akülerle değiştirilecek.
ANKA İHA Sisteminde batarya ve kesintisiz güç ihtiyacı sadece hava aracında değil yer segmenti için de söz konusu. ANKA İHA 18-24 saat süreyle görev icra edebildiğinden yerde görev yapan Görev Operatörü ve Pilotun da görevlerini kesintisiz icra edebilmeleri için yerde jeneratörler ve UPS (normal bakımsız aküler)’lerden oluşan kesintisiz güç kaynakları bulunmaktır.