Tarih: 08 Eylül, 2023 Güncelleme: 22 Aralık, 2024
Fotoğraf: @OTOKAR Askeri Araçlar Mühendislik Grup Direktörü Akif Akfert, OTOKAR Genel Müdürü Serdar Görgüç ve Genel Müdür Yardımcısı Sedef Vehbi.
OTOKAR ürünü insansız MIZRAK-30 Kulesinde sağ tarafta 2 adet atışa hazır lançer bulunurken, 2 yedek füze ise içeride taşınıyor. Atış sonrasında zırh koruması altındaki lançerler elle standartlara uygun bir süre zarfında yeniden dolduruluyor. Atış yapılmadığında lançer konumu 0 derecede iken atış sırasında lançer 30 dereceye kadar yükseltilebilmekte, ideal atış açısı ise 23 derece. MIZRAK-30 Kulesi ile At-Unut ve At-Güncelle kabiliyetli OMTAS ATGM atış testinin 2023 yılı içinde yapılması planlanmıştır. Kule ile 4km etkili menzile sahip olan OMTAS ATGM arasında ihtiyaç duyulan RF Veri Bağı haberleşmesi için gereken data link anteni Elektro-Optik Görüş Sisteminin sol altına iç tarafa yerleştirilmiş durumda.
Yeni platform ve araçların tanıtımı öncesinde OTOKAR Genel Müdürü Serdar GÖRGÜÇ, OTOKAR’ın dünden bugüne gelişinde geride bıraktığı önemli kilometre taşları, 2022 yılı performansı, gerçekleştirdiği ihracatlar ve yeni yatırımları hakkında basın mensuplarını bilgilendirdi. GÖRGÜÇ, 2022 yılında ihracatın ciro içindeki payının %73’e ulaşarak 404 Milyon Dolar olarak gerçekleştiğini belirtti. OTOKAR’ın verimliliği artırmak için ticari ve askeri araç üretim hatalarını yeniden yapılandırılmasına bu yıl Nisan ayı sonlarında başlandığını söyleyen GÖRGÜÇ, 2023 Aralık ayında hatlardaki çalışmaların tamamlanması hedeflediklerini belirtti. Bu kapsamda bir dizi yeni inşa faaliyeti de yürütüldüğünü anımsatan GÖRGÜÇ, testlerle ilgili bazı yeni binaların inşa faaliyetlerinin de aynı zamanda yürütülmesinin de kargaşaya ol açması nedeniyle Arifiye’deki fabrikanın genel durumunun biraz karışık olduğunu ifade etti. Ek işlerle birlikte fabrikadaki çalışmaların 2024 ilk çeyreği içinde Şubat veya Mart ayında tamamlanması bekleniyor. GÖRGÜÇ, hatlardaki iyileştirme ve reorganizasyon çalışmalarının üretim faaliyetleri devam ederken gerçekleştiği için planlanan takvime göre biraz uzun sürdüğünü kaydetti. GÖRGÜÇ, OTOKAR’ın Sakarya, Arifiye’deki 552,000 metrekare alana yayılı fabrikasının kendileri için artık yeterli gelmemeye başladığına dikkat çekti ve ekledi “Alanımız bize sığmamaya başladı.”
OTOKAR’ın kendisini global bir kara savunma sanayi üreticisi olarak gördüğünün altını çizen GÖRGÜÇ, “Kendimizi öncü bir kara savunma sanayi üreticisi olarak görmek istiyoruz ve farklı ülkelerdeki farklı coğrafyalar, farklı tehditlere göre ürünlerimizi geliştirmek, yenilikçi ürünler tasarlamak ve bunları devreye almak için çaba sarf ediyoruz. Aynı zamanda da tüm ürünlerimiz Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)’nin gelecekteki kullanımı için de bugünkü kullanımı için de uygun. Dolayısıyla ürün kabiliyet ve imkanlarımızı da Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ve Emniyet güçlerine sunmak için hazır olduğumuzu söylüyor ve onu hedefliyoruz,” diye konuştu.
Gerek Çin’in politik durumu, gerekse Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan dolayı son dönemde dünyadaki savunma sanayi harcamalarında, dolayısıyla dünyadaki savunma harcamalarında, kayda değer bir artış yaşandığına dikkat çeken GÖRGÜÇ, Türkiye’de ise dünyadaki genel durumun aksine savunma sanayi harcamalarında düşüş yaşanmakta olduğunu kaydetti. GÖRGÜÇ, “2022’de 2021’e göre dünya savunma sanayinin tüm üretiminde %3,7 civarında bir artış oldu. Pazarda oldukça büyük bir canlanma oldu. Büyük oyuncular değişmedi. ABD, Çin ve Rusya en büyük harcamayı yapan ülkeler. Batı Avrupa, belki biliyorsunuz, özellikle 15-20 yıldır savunma sanayi harcamalarını minimuma indirmişti. NATO'nun istediği savunma harcaması oranı gayrisafi milli hasılanın %2’si idi. Onun da altına düşmüştü. Çok az harcama yapıyorlardı uzun yıllardır. Bu tabi özellikle Rus-Ukrayna Savaşı’ndan dolayı, Soğuk Savaş duruşundan dolayı bayağı canlandı. Tüm Avrupa ülkeleri savunma alanında yatırıma başladılar, planlamalara başladılar, alımlara başladılar. Ancak, Türkiye'deki durum biraz daha farklı cereyan etmeye başladı. Türkiye'deki savunma sanayi harcamaları bir önceki yıla göre 2022’de %26 civarında düştü,” diye konuştu.
1963 yılında kurulan OTOKAR’ın bu yıl 60’ıncı yılını kutladığına vurgu yapan GÖRGÜÇ, dünden bugüne yaşanan süreci ve önemli kilometre taşlarını şu sözlerle özetledi:
“60’ıncı yıl bir yerden bakarsanız kısa. Bir yerden bakarsanız Türkiye kapsamında anlamlı ve uzun bir süreç. OTOKAR, ticari araçlar ve askeri araçlar olmak üzere iki ana direk üzerinde duran bir şirket. Hem ticari araçlarla ilgili hem de askeri araçlarla ilgili faaliyetlerimiz var. Bugünkü etkinliğimizde ticari araçlara değil askeri araçlara yoğunlaşıyoruz. Ama ticari araçlarla ilgili faaliyetlerimiz hakkında da kısa bir bilgi vereyim. Her boy, kamu veya insan taşıma aracı, public transport dediğimiz, 6,5 metrelik minibüsten 21 metrelik otobüse kadar otobüs sektöründe en geniş mamul gamı olan, her türlü teknik imkanı olan, tek bir çatı altında üretim yapan tek şirketiz. Ticari araçlarımız böyle. Fabrikayı gezerken zaten bol bol ticari araç göreceksiniz. Teslimatı bekleyen veya üretim aşamasında olan hatta yarı mamul olanları da göreceğiz. Bugünkü ana konumuz askeri araçlar, savunma sanayi. 60 yıl dedik. OTOKAR aslında savunma sanayi şirketi olarak kurulmamış bir şirket. İlk önce otobüs üreten bir şirket olarak sanayi hayatına başlamış. İlk önce Alman Magirus Deutz lisansıyla otobüs üreterek sanayi hayatına başlamış. Bizim savunma sanayi maceramız aslında 1987 yılında başlıyor. Türkiye’de, özellikle Güneydoğu’daki terör olaylarının yavaş yavaş başlaması, oradaki ulaşım imkanlarının kısıtlı olması, ilk başlarda özellikle Jandarma Genel Komutanlığı’nın herhangi bir 4x4 aracı olmamasıyla birlikte ihtiyaçlar ve ihaleler olmaya başladı. Biz de OTOKAR olarak ilk önce baktık ettik ve Land Rover aracıyla Türkiye’ye girmeyi planladık. 1987 yılında ilk Land Rover lisansını aldık ve üretime hazırlanmaya başladık. 1989 yılında haki renklerle buluşmaya başladık. Kara sistemlerini anlamaya başladık ve ilk üretime Jandarma Genel Komutanlığı, hemen akabinde ise Emniyet Genel Müdürlüğü ihaleleriyle başlamış olduk. Yani 1987 yılından beri rengimiz biraz haki. Daha sonra 1998 yılında Kara Kuvvetleri’nin büyük bir ihalesi oldu. 5,000 küsur adet 4x4. Oradan başladık. İhtiyaçların artması ile birlikte zırhlı araç yoktu yine Emniyet Genel Müdürlüğü ve özellikle Jandarma’da. Land Rover aracının şasesini kullanarak 1989’da ilk askeri zırhlı aracımızı yaptık. Bu tarihten önce kamu bankalarına zırhlı para taşıma ve yine Merkez Bankası’na zırhlı altın taşıma aracı yapıyorduk. Dolayısıyla zırhla ilk buluşmamız askeri değil, bu tip durumlar içindi. Hatta o tarihlerde afyon üretimi vardı. Zırhlı afyon taşıma aracı talep ediliyordu. Onları da üretiyorduk. İlk zırhlı 4x4 araç üretimini Jandarma Genel Komutanlığı için yaptık. Onu daha sonra tekerlekli zırhlı araç olarak Türkiye'de ihraç ettik. Ticaret Bakanlığı o tarihlerde ilk ihracat olması nedeniyle ilk mamul ödülü verdi bize. Öyle bir konu vardı. İlk defa üretilen ve ihraç edilen bir ürünün ödülü verilirdi. ALTAY Projesini biliyorsunuz 2008 yılında Ana Yüklenici olarak seçildik. Bu proje Kara Kuvvetleri’nin ihtiyacı olan Ana Muharebe Tankının tasarlanması, geliştirilmesi, prototip imalatı ve kalifikasyonuydu. O projeyi aldık. Uzun dönemli bir projeydi. Bizim için hem mühendislik açısından ciddi, hem de Türkiye açısından çok prestijli bir geliştirme projesiydi. Sadece Türkiye açısından değil, dünya ölçeğinde de kritik ve önemli bir projeydi. Ona çok önem verdik ve o konuda çalıştık. Daha sonraki yıllarda 8x8 aracımızı özgün tasarım olarak devreye aldık. 2012 yılında ALTAY’ın ilk prototipleri tanıtıldı. ALTAY Projesinin artık test aşamasına gelmesiyle birlikte mühendislik kadrolarımızı paletli ama ALTAY’a eşlik edebilecek bir Zırhlı Muharebe Aracının tasarımına yönlendirdik. TULPAR aracımızın ilk prototipleri ALTAY’ın geliştirilmesi bittiğinde devreye girmeye başladı. Bizim için önemli bir kilometre taşı da yaptığımız 8x8 aracın dünya savunma sanayinde o ligde yaygınlaşması için önemli bir proje olarak gördüğümüz, Birleşik Arap Emirlikleri'nin amfibi özellikli 8x8 tekerlekli zırhlı araç ihalesiydi. Tüm dünya devleri; Amerika, Rusya, Almanya dahil bu ihaleye katıldı. Çok uzun bir ihale süreciydi, sadece değerlendirme süreci 3,5 yıl sürdü. O ihaleyi biz aldık. Üretimlerine 2018 yılında başladık. 2017’de ALTAY’ın kalifikasyonu bitti ve o tarihteki Savunma Sanayi Müsteşarlığı’na hem prototipleri, hem de Teknik Veri Paketini teslim ettik. 2019’da kendimizin mühendisliğini denemeye çalıştığımız ve kendimizi test etmek için ilk defa bir zırhlı araç, full elektrikli zırhlı araç yaptık. Bu bizim aynı zamanda elektrikli otobüsleri de ihracata başladığımız tarihtir. Ülkenin ilk elektrikli otobüsünü de biz yaptık bu arada. Hala kullanılıyor yurt dışında. 2023 yılında, yani bu yılın Şubat ayında da ARMA aracımızın hem yeni versiyonunu, hem de yerli motorunu Türkiye'de üretilen motorlu tipinin tanıtımını yaptık.”
OTOKAR’ın halka açık özel bir şirket olduğuna vurgu yapan GÖRGÜÇ, şirket hisselerinin %45’inin Koç Holding’e, %25’inin ise Ünilever Holding’e ait olduğunu ve hisselerin %30’unun da SPK İstanbul Borsası’nda arza açık bir şekilde durduğunu söyledi.
Yaklaşık 4,400 çalışanla hizmet verdiklerini belirten GÖRGÜÇ, OTOKAR’ın 4x4, 6x6, 8x8 taktik tekerlekli zırhlı araçlar ve ana muharebe tankı dahil 65 tona kadar paletli zırhlı araçlar ile kule sistemleri tasarlayıp üretme kabiliyeti olduğunu vurguladı. OTOKAR’ın geniş bir mamul gamı olduğuna dikkat çeken GÖRGÜÇ, “Hafif paramiliter dediğimiz yarı askeri ürünlerden bugün göreceğimiz 45 tonluk paletli araçlara kadar geniş bir ürün imalat kapasitemiz var” dedi. GÖRGÜÇ ayrıca 5 kıtada, 40’tan fazla ülkedeki (Orta Asya Cumhuriyetlerinde Kırgızistan hariç her ülkede OTOKAR ürünü araç var, Azerbaycan’da 4 Kuvvette de OTOKAR ürünü araç yer alıyor) 60 kullanıcıya 33,000’in üzerinde askeri araç ihraç ettiklerini ekledi. GÖRGÜÇ, “Onlara hem sahra bakımı, hem lojistik destek, hem de yedek parça desteği sağlıyoruz,” diye konuştu.
GÖRGÜÇ, OTOKAR’ın 2022 yılı performansı ve yurtdışındaki şirketleri ile ilgili olarak şu bilgileri paylaştı:
“2022 bizim için iyi bir yıl oldu. Planladığımız şekilde bütçemize uygun bitirdik. OTOKAR’ın savunma sanayi cirosu 2022’de %99’u ihracattan, %1’i Türkiye’deki satışlardan. Yani tüm savunma sanayii üretimimiz aslında ihracata gidiyor diyebiliriz. 2023 yılında da yine savunma sanayi ciromuzun herhalde %99’u yine ihracat kaynaklı olacak. Zaten bu yıl Türkiye’de bir kara aracı alımı olacağını zannetmiyorum. Öyle bir ihale olmadı, öyle bir kontrat olmadı. İhracatımıza güveniyoruz ve giderek te artırmaya çalışıyoruz. Toplam ciromuz 9,604 Milyar TL civarında oldu ve bunun 404 Milyonu toplam ihracat oluşturdu. Biz otobüslerimizin çoğunu Avrupa pazarına ihracat ediyoruz. Ürün mimarisi olarak başka ülkelerde fazla satılabilecek bir otobüsümüz yok. Dolayısıyla otobüs ihracatımızın büyük kısmı da Batı Avrupa’ya gidiyor. Bu ihracat rakamı da yarı yarıya yarı ticari araç, askeri araç diye düşünebilirsiniz. Dünyada, Avrupa’da OTOKAR nerelerde var? Fransa'da bir şirketimiz var. 10 yılı aştı. Belki daha fazladır. Fransa’da yerleşik ve giderek büyüyen bir kadromuz var. Orada tüm Avrupa'ya yaptığımız otobüs ihracatlarının operasyonu, satış sonrası desteğinin sağlanması, yedek parça desteğinin sağlanması konularını çalışıyorlar. Avrupa'daki varlığımızı büyütmeye çalışıyoruz. ‘OTOKAR Europe’, Paris'te giderek büyüyen bir şirket. Birleşik Arap Emirlikleri 8x8 RABDAN Projesi ile birlikte Birleşik Arap Emirlikleri, Abu Dhabi’de ‘OTOKAR Land Systems’ adında bir şirket kurmamız gerekti. O şirketimiz sadece bu tarihe denk gelmesiyle birlikte OTOKAR’ın Körfez operasyonlarını kontrol ve takip ediyor. Tüm Körfez yani, GCC dediğimiz ülkelerde OTOKAR’ın aslında bir ürünü var. Suudi Arabistan’dan Bahreyn’e, Bahreyn’den Kuveyt’e bütün ülkelerde araçlarımız var. Oralardaki tüm faaliyetlerinizi OTOKAR Land Systems üzerinden takip etmeye başladık. Uzun yıllardır takip edenler bilir, Kazakistan’da bir maceramız var. Kazakistan’da COBRA araçlarımız var. Gayet memnunlar, kullanıyorlar. O ihtiyaç da var. Oradaki ihtiyaçlara cevap verebilmek ve sadece Kazakistan değil, bizim aslında bir şekilde yakın olduğumuz Orta Asya Cumhuriyetlerine de destek verebilmek için 2019 yılında Astana’da ‘OTOKAR Central Asia Limited’ isimli bir şirket kurduk. Öyle bir şirketimiz var. Yine belki bilenler olur Romanya'daki Bükreş Belediyesi’nin hemen hemen bütün otobüsleri bizim. Orada sadece tedarik değil, bakım ve garaj hizmeti de veriyoruz Bükreş Belediyesi’ne. Orada kuvvetli bir ekibimiz var Bükreş’te. Ticari araç faaliyetlerini takip etmek ve 7 gün 24 saat destek vermek için Romanya’da 2018 yılında ‘OTOKAR Romanya’ isimli bir şirket kurduk. Şu andaki faaliyetleri hem satış, o civarda, hem de Bükreş Belediyesi’ne destek.”
OTOKAR’ın AR-GE’ye bakışını “OTOKAR varlığını bununla buluyor” diyerek özetleyen GÖRGÜÇ, şirket açısından AR-GE’nin önemi ve AR-GE harcamaları ile ilgili olarak şu bilgileri paylaştı: “İlk önce lisanslı bir üretimle başlamıştık. Ticari araçlarda Magirus Deutz lisansı, askeri araçlarda ise Land Rover lisansıyla başlamıştık. Ancak OTOKAR, kendi mühendislik gücüyle, kendi ürünleriyle, fikri ve sanayi mülkiyet haklarının kendisine ait olan ürünlerle büyüyeceğini gördüğü için hem mühendisliğe, hem AR-GE’ye, hem de inovasyona önem vermeye başladı yıllar içinde. Ve bu konuda hem insan gücünü, hem de maddi varlıklarını arttırmaya başladı. Bizim 600’ü aşkın mühendisimiz var, burada çalışan. Ve bu imkanları onları sağlayacak bir sürü altyapımız var. Bunların birçoğunu bugün göreceğiz zaten. Son 10 yılda ciro içindeki AR-GE payımız da %7 civarında. Son 10 yılda yaklaşık 2.1 Milyar TL AR-GE harcaması yaptık. Bunları giderek artırıyoruz ve çeşitlendiriyoruz. Giderek günün ve teknolojinin gereklerine göre hareket etmeye çalışıyoruz. Bu OTOKAR’ın varlık nedenidir. Genel olarak hedeflerimize baktığımızda ana hedefimiz, teknolojimizi ve AR-GE kabiliyetimizi artırırken ihracatımızı da artırmak. Daha yaygınlaşmak, daha fazla ülkede daha fazla ürünümüzün olmasını sağlamak. Bu konuda herkes seferber. Bunları yaparken özellikle son dönemde ortak araç üretimi konumuz var. Birçok ülkede askeri araçlarda ortak araç üretimi, yerel üretim, yerel takviye sağlama konusu gündeme gelmekte. Büyük projeleri de ancak böyle yapabiliyoruz. Dolayısıyla yerel üretim ve ortak üretim konularında da OTOKAR’ın birçok çalışması var farklı farklı ülkelerle.”
GÖRGÜÇ, OTOKAR ağırlık sırasına göre ürün gamındaki tekerlekli ve paletli zırhlı araçlarla ilgili olarak da şu bilgileri paylaştı:
“URAL, şu anda burada imal edilen en hafif zırhlı araç. Paramiliter bir araç. Land Rover aracının imalatı durdu biliyorsunuz. Kapı girişinde gördüğünüz Land Rover aracı çok nostaljiktir. Dünyada üretilen son Land Rover aracıdır. Land Rover İngiltere üretimini bitirdikten sonra biz 3 yıl daha üretime devam ettik. Bu en son yaptığımız Land Rover’di. OTOKAR Müzesi için yaptık onu. 2017 üretimi. Bundan bir önceki de Rahmi Koç Müzesi’nde ama bunu biz kendimize sakladık. Dolayısıyla öyle bir özelliği var. URAL’ın geliştirme faaliyetlerine Land Rover üretimi bitmeden önce başlamıştık. Onun yerine geçebilecek, gördüğümüz kadarıyla ondan daha iyi kabiliyetlere sahip, yine paramiliter sınıfta yani Jandarma veya Milli Muhafızlar veya Polis kullanımı için bir araç tasarlamak için yola çıkmıştık. Sonuçta URAL ortaya çıktı. Bunun birçok tipleri var ama genel yapısıyla 6,4 tonluk bir araç. Türkiye’de envanterde. Yurt dışında değişik coğrafyalarda 4-5 ülkede envanterde. Standart olarak ürettiğimiz bir ürün. Farklı varyantları mevcut.
AKREP II (15 ton ağırlığında, 3 ton faydalı yük kapasitesi var, 3 kişilik), yeni ürünlerimizden bir tanesi. Daha hiçbir ülkede envanterde değil. Yine bilen arkadaşlar bilir. Eski AKREP aracımız vardı. Hem birçok ülkede kullanılıyordu hem de Türkiye’de Jandarma, Kara Kuvvetleri ve Emniyet Güçlerinde görev yapıyordu. 3 kişilik bir araçtı bu. Ama araç teknolojik olarak eskidi. Birçok ihtiyaca cevap veremez hale geldi. 96, 97, 98, 99 yıllarında üretmiştik onu. COBRA II aracımız devreye girdikten sonra COBRA II’nin tüm komponentlerini kullanarak ancak 3 kişilik Özel Görev Aracı yapalım diye kendimiz karar verdik. Ona yatırım yaptık ve böyle bir araç ortaya çıkardık. Bunun bir pazarı var. Ana ürün değil ama niş bir ürün. Dolayısıyla bunun üzerinde geliştirme çalışmalarımız devam ediyor. İlk olarak Elektrikli versiyonunu yaptık (AKREP IIe). Onunla ilgili oldukça kapsamlı testler gerçekleştirdik. Daha sonra Dizel modelini çıkardık. Şimdi Hibrit tipi üzerinde çalışıyoruz. Dizel tipinin bir özelliği var, araçtaki motor ve şanzıman (transmisyon) aynı bir güç grubu şeklinde, U-Drive tipinde, araca yerleştirilmiştir. Bu mühendislik olarak önemli bir konu. Yani motor ile şanzıman yan yana duruyor, arka arkaya değil. Dolayısıyla aracın içi bomboş. Aracın içinde hiçbir motor ve şanzıman çıkıntısı yok. Tüm güç grubu aynı ana muharebe tanklarında olduğu gibi bir paket halinde ve aracın arkasında. Motor aracın arkasında. Aracı göreceğiz bugün. Bu aracın yeni bir versiyonu da (AKREP II-R) var. Farklı bir görev için, bir ülke için çalışıyoruz. Onu da bugün göreceğiz. İlginizi çekebilir.
COBRA II (13,5 ton ağırlığında), OTOKAR’ın seri olarak üretimini yaptığı bir ürün. Askeri araçlar aslında kontrat, sözleşme bazlı üretilen araçlardır. Yani bir showroom için sözleşmeyi almadan üretebileceğiniz araçlar değil. Ve kontratı aldıkça üretimi olan, dolayısıyla birkaç ay bir tip araç, birkaç ay birkaç başka tip araç üretiliyor. COBRA II ise böyle değil bizim için. COBRA II’nin devreye girişi 4 yıl oldu. Dünyada çok tanındı. Türkiye’de envanterde var. 12 ülkede kullanımda. Ve ilgilenen, almak isteyen, görüştüğümüz birçok başka yeni ülkeler de var. Dolayısıyla COBRA II bizim için sürekli imal ettiğimiz, yılın her ayı ürettiğimiz bir araç. Dünyada değişik coğrafyalarda kullanıldı. Tropik ortamlardan çöl ortamına, çöl ortamından Orta Asya steplerine kadar çok farklı iklim koşullarında ve farklı arazi yapılarında gayet başarılı bulundular. Giderek yaygınlaşıyor. Bizim ana, sürekli ürettiğimiz bir ürün haline geldi. O yüzden COBRA II’nin kullanıcılar tarafından benimsenmesinden memnunuz. Bugün imalat hatlarını dolaştığımızda bol bol göreceksiniz. Bunun da birçok versiyonu var. Bugün birkaç versiyonunu göstereceğiz size.
COBRA II MRAP (13,5 ton, 3,5 ton faydalı yük kapasitesi, azami 11 personel) özel bir ürün. Biliyorsunuz Irak Savaşı'yla birlikte bu özellikle el yapımı patlayıcılar ve mayınlar konusu çıkınca tekerlekli araçların mayın ve patlayıcılara karşı korunması önemli olmuştu. Bu kapsamda yine COBRA II parçalarını kullanarak, ama mayın koruması normal COBRA 2’lerden çok daha yüksek MRAP sınıfı bir araç yaptık. Bu 2 ülkenin talebiyle ortaya çıktı, onunla ilgili de çalışıyoruz şu anda.
ARMA Ailesi 2 araçtan oluşuyor. Bir 6x6’sı (17-30 ton, 4 ton faydalı yük, azami 10 personel) var, bir 8x8’i (28-35 ton, 8+ ton faydalı yük, 600 bg-720 bg motor ve azami 12 personel) var. Bu araçlar şu anda yurt dışında envanterde olan araçlarımız. Türkiye’de bir miktar ARMA aracı var. Bizim gelecekte üzerinde çalıştığımız, yeni teknolojileri uygulamaya çalıştığımız, yeni varyasyonlarını denediğimiz ve uluslararası pazarlarda tanıttığımız demonstrasyonel denemelere gittiğimiz araçlar. Gelecekte bizim için çok daha başka pazarlara gireceğimizi öngördüğümüz bir araç ailesi. 6x6 aslında bazı ülkeler tarafından alınan ana araç değil. Esas 8x8 ana araç ama 6x6 da gayet başarılı bir şekilde kullanılıyor. Dünyanın birçok ‘Conflict Zone’ dediğimiz yani tartışmalı veya yarı ağırlıklı muharebe yerlerinde kullanıldı. Bayağı başarılı sonuçlar aldı. Onun akabinde satış potansiyelimiz de arttı. Üzerine çalıştığımız bir aracımız. ARMA Ailesinin ana üyesi 8x8.
Bu da (RABDAN 8x8, 30 ton, 8 ton faydalı yük, amfibi özellik) biraz önce bahsettiğim Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ihalesindeki ana aracımızdı. Bu araçta da tanıtımını gerçekleştirdiğimiz bir sürü varyasyonumuz (RABDAN’ın ambulans versiyonun da Birleşik Arap Emirlikleri envanterine gireceği belirtilirken, ikinci paket RABDAN siparişi için de testler tamamlanmış durumda) var. Büyüme potansiyeli olan ve bugün göreceğimiz birtakım başka varyasyonları da olan bir aracımız. Bu aracın bir özelliği dünyadaki çoğu bu sınıftaki, bu korumadaki araçlar amfibi yetenekli değil. Bu aracımız amfibi yeteneğine sahip olarak tasarlandı. Birleşik Arap Emirlikleri ihalesinin en önemli kısımlarından bir tanesi de aslında buydu ve belki de ihaleyi kazanma sebeplerimizden birisi de buydu. 30 tonluk bir araçta, düşük silüetli bir araçta yüzme isteniyordu. Dolayısıyla diğer büyük devler bizim yanımıza yanaşamadılar. RABDAN 8x8, 30 tonda amfibi kabiliyetli ve yüksek koruması olan bir araç. Bu fotoğrafta araç üzerinde görülen 100 mm BMP-3 kulesi, aracın 30 tonda yüzme ve 30 tonda denizden denize ve denizden karaya stabilize atış kabiliyeti var. Dolayısıyla tüm fonksiyonlarını, NBC koruması dahil, yüzerken de yapabiliyor. Bizim için önemli bir teknik kabiliyet. BAE’de IDEX’te de görmüşsünüzdür. Kullanıcı gayet memnun. Gayet aracı benimsediler, beğendiler. Yaklaşık 4 yıldır eğitimlerimiz sürüyor. En son eğitimlerimizi bu yılın başında verdik. Geçen süre zarfında orada yaklaşık 19 tane birleşik tatbikat yapıldı ve araç rüştünü ispatladı. Ortam sıcaklıkları yüksek. 55 derecelik ortam sıcaklığında yumuşak kumlu çölde, taşlı çöllerde çok değişik testler yapıldı, tatbikatlar yapıldı, gayet başarılı oldu.
Bu ARMA’dan da öğrendiğimiz birçok konuyu bir sürü yeni teknolojiyle yeni bir araç olarak bir daha tasarlayalım dedik. Çünkü özellikle görev ekipmanlarının artışı ile birlikte elektronik yükte bir artış oldu ayrıca koruma seviyesinin tarif edildiği NATO’nun STANAG standardında son 2 yıl içinde özellikle yol kenarındaki yan patlayıcıların, el yapımı patlayıcıların, standartlarında değişimler oldu. Biz de aracımızı bir daha tasarladık ve ARMA II 8x8 (40 ton, 8 ton faydalı yük ve 12 personel, biri yerli iki farklı motor seçeneği) aracını çıkardık. ARMA II aracı şu an yeni bir araç. Bu yıl tanıtımını yaptık. Bundaki ağırlık 40 tona kadar çıkabiliyor. Koruma seviyesi yüksek. Bu sınıftaki 8x8 araçlarda dünyada yapılabilecek en yüksek koruma seviyesine sahip. Fazla da rakibimiz yok bunda dünyada. Bu aracın tanıtımı yaptık. Aracın bizim için bir önemli özelliği de bu araçta kullanıcı tercihine bağlı olarak 2 tip motorumuz var. Birisi yerli (Ecotorq), diğeri yabancı (Caterpillar). İkisi de kalifiye oldu ve üretime hazır. Her iki motor da 720 beygir gücünde. Tabi 40 tonda böyle bir sınıfta yüzmek artık imkansız, dolayısıyla amfibi yeteneği bu aracımızda maalesef yok. Dolayısıyla üretime hazır hale geldiğimiz bu yeni ürün ile birlikte kullanıcıya çok yüksek bir koruma veriyoruz. Büyük kalibreli toplar takılabilecek bir araç. ARMA’da 105 mm’lik versiyonumuz var. ARMA II’ye 120 mm’lik Ana Muharebe Tankı topu da takmak mümkün. Aracın süspansiyonu bizim tasarımımız. Burada ürettik. Süspansiyon alt-sistemi farklı diğerinden. Çok daha iyi ve yüksek bir arazi kabiliyeti var. Dolayısıyla birçok başka yenilikler de yaptık. Mesela transfer kutusunu biz tasarladık. Araca özel farklı bir şekilde yaptık. Dolayısıyla aracın içindeki transfer kutusunun şekli farklı. Yerli imalat. Soğutma Sistemi ARMA’da edindiğimiz tecrübelerle, özellikle tropik ve çöl iklimlerinde çok daha az sesli çalışabilecek bir tip. O da yerli ve burada imal edildi. Dolayısıyla birçok yeniliği, birçok inovasyonu taşıyan, bizi bir 10 yıl daha değişik pazarlarda, değişik tehditlerde, daha üst sınıfta taşıyan bir araç oldu. Bu aracın da tanıtımına başladık. Bugün bu aracı da göreceğiz.
Bu tesiste yaptığımız şu anda en ağır aracımız TULPAR (45 ton, 1,7 ton faydalı yük, azami 12 personel), paletli. TULPAR ilk başta bahsetmiştim, modern Ana Muharebe Tanklarını muharebe sahasında takip edebilecek, onlarla aynı arazi kabiliyetine sahip, aynı hıza sahip, aynı hendek geçme kabiliyetine sahip bir araç. Bunun da koruma seviyesi dünyadaki benzerleriyle, aynı sınıf araçlarla eşdeğer. Dolayısıyla bizim için önemli. OTOKAR’ı ileride bambaşka bir lige çıkartacak bir araç. 45 tonluk bir araç. Ana görevi ise piyadenin zırhlı muharebe aracı olmak.
Biliyorsunuz OTOKAR ayrıca kuleler de yapıyor ve satıyor. Özellikle şu anda imal ettiğimiz kuleler, bugün onları da göreceğiz, küçük ve orta sınıf toplar için uygun. Bizim insansız MIZRAK-30 Kulemiz vardı. Birçok pazarda anti-tank kabiliyetli isteniyordu. Bugün bunu da göreceğiz. ROKETSAN’ın OMTAS Tanksavar Füzesini (ATGM) bizim normal bildiğimiz, zaten sattığımız insansız MIZRAK-30 Kulesine entegre ettik. 2 lançerli bir sistem. Kulenin sağ tarafına yerleştirilmiş 2 lançer mevcut ayrıca içeride 2 yedek füze mevcut. Bunu da bugün göreceğiz. Bu bizim için bir yenilik. Çünkü birçok pazarda bu istenilen ve zırhlı piyade muharebe araçlarında olmazsa olmaz nitelikte. Biz bu tip pazarlarda maalesef şimdiye kadar başka üreticilerin kulelerini takmak zorunda kaldık. Çünkü Amerikalıların TOW ve Javelin, Rafael’in ise Spike füzeleri var, bu füzelerden araçlarımıza taktık, verdik. Çünkü böyle bir kabiliyetimiz yoktu. Şimdi tamamen yerli bir ürün var. Orta kalibreli bir topa haiz bir kulede yine Türkiye’de yapılmış bir füze ilk defa entegre edilmiş oluyor. Dolayısıyla 3 silahı olan bir kule oldu. Hem tanksavar kabiliyeti var OMTAS’la, hem 30 mm topu var, hem de 7.62 mm eşeksenli makinalı tüfeği var. Bu da bizim için hem OTOKAR’a böyle bir kabiliyet kazandırma, hem araçlarımız için artan atış gücü hem de ROKETSAN ile iş birliği açısından önemli bir çalışma oldu. Onun da tanıtımını bugün yapacağız. IDEF ‘23 Fuarımız var önümüzde. Burada göreceğiniz her ürün IDEF Fuarında olacak mı bilmiyorum ama burada olmayıp IDEF Fuarında olacak yeni ürünlerimiz de olabilir aklınızda olsun. Özellikle RABDAN’ın farklı bir versiyonu var. Fuarda bakarsınız…”
GÖRGÜÇ kapsamlı sunumunun ardından soru-cevap bölümünde bir basın mensubunun COBRA II ile COBRA II MRAP araçlarının arasındaki yaklaşık 6 tonluk ağırlık farkının ilave zırhtan kaynaklanıp kaynaklanmadığı yönündeki bir soruya cevaben şunları söylemiştir:
“Doğrudur, önemli bir kısmı zırhtan dolayı. Ama araç zırhtan dolayı ağırlaştığı için lastikleri de değişiyor, motorda ufak bir farklılık var ondan da biraz değişiyor ağırlık, ayrıca bu araç COBRA II’den biraz daha uzun. Bugün yan yana koyduk bunları. Mukayese etme imkanınız olacak. Dolayısıyla evet büyük bir kısmı zırhtan. Ama zırh arttığından dolayı da diğer otomotiv komponentlerinde de ufak tefek ağırlaşmalar var. Bu araç hakkında şöyle söyleyebilirim, bu sınıf araçta hem mayın, hem de kinetik enerji tehditlerine karşı dünyadaki en yüksek koruma seviyesini sağlayan araçlarla eşdeğer. Dünyada 2 tane var, bu 3’üncüsü. Arazi kabiliyeti olarak da bağımsız süspansiyon sistemi sayesinde hem sert zemin, hem de yumuşak kumda gayet iyi performansı olan bir araç. Normal COBRA II’nin motoru 360 bg’dir, bu aracın ise 375 bg ve 400 bg olmak üzere iki farklı motor seçeneği var. Aynı aileden ama dolayısıyla iki araç arasında otomotiv komponentlerinde biraz farklılık var. O da ağırlığa katkıda bulunuyor.”
Soru-Cevap Bölümünde Defence Turkey Dergisi olarak Serdar GÖRGÜÇ’e sorduğumuz sorular ve aldığımız cevaplar;
Defence Turkey: Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) tarafından yürütülen yeni nesil zırhlı muharebe aracının hem tekerlekli hem paletli versiyonuyla ilgili bir süreç vardı. Orada en son Mart ayında BMC Savunma Firması ziyaretimiz sırasında SSB’nın OTOKAR, FNSS ve BMC Firmalarına Projede araçların bir Rheinmetall-KMW Ortak Girişim Şirketi olan Projekt System & Management GmbH (PSM) tarafından geliştirilip üretilen Alman PUMA Zırhlı Araç Projesi’nde olduğu gibi bir ekip tarafından geliştirilip geliştirilemeyeceğini sormuş ve BMC dahil üç firmadan da olumlu cevaplar almış. Bu çalışmalarda son durum nedir? OTOKAR nasıl bir süreç izliyor?
Serdar GÖRGÜÇ: Şöyle ifade edeyim. SSB proje çalışmalarını yürütüyor, değerlendirmeler yapıyor, sorular soruyor. Bu zaten rutin ve uzun süren bir proses. Çalışmalar yapıyorlar, Kara Kuvvetleri ile de görüşüyorlar, ihtiyaçlar vs. diye. Kısa dönemde anlamlı bir sonuca gelinmez. Ama burada gösterdiğimiz gibi, biz OTOKAR olarak gerek tekerlekli, gerekse paletlide Kara Kuvvetleri’nin bugünün değil yarının ihtiyaçlarına cevap verebilecek ürünlere sahibiz. Onunla ilgili bir soru sorulduğu zaman, teknik bir bilgi istendiği zaman veya bir kabiliyet var mı yok mu araçta diye sorulduğunda cevaplar veriyoruz.
Defence Turkey: Mesela ARMA için biri yabancı, diğeri yerli olmak üzere 2 ayrı motor seçeneği sundunuz. TULPAR için de böyle bir şey gündemde mi? Yerli motor ve yabancı motor olarak?
Serdar GÖRGÜÇ: ARMA’nın güç paketi, klasik otomotiv güç paketi. TULPAR’da ise ana muharebe tankındaki gibi bir güç paketi var…
Defence Turkey: AKREP II’de yaptığınız gibi?
Serdar GÖRGÜÇ: AKREP II’de, aynen doğrudur. Dolayısıyla yapılır mı? Yapılır. Yapabilir miyiz? Yapabiliriz. Kısa sürede yapabilir miyiz? Yapabiliriz. Şu anda yapıyor muyuz? Hayır şu anda yapmıyoruz. Ama yapabiliriz.
Defence Turkey: Sunum yaparken en hafif aracınız olarak URAL’dan bahsettiniz. En son 2019’da yaptığınız toplantıda URAL’ın özel görev maksatlı bir versiyonu vardı. Geçen gün Rheinmetall Caracal isimli yeni bir aracın siparişi aldı. OTOKAR’a da bu yönde bir talep geliyor mu? Bu tip hava araçlarında kolayca taşınabilecek, hafif kullanım konseptine uygun. Bir de yine 2019’da siz elektrikli versiyonunu tanıttığınızda bu AKREP II için bu aracın insansız versiyonu için de kolay bir dönüşüm olacağından bahsetmiştiniz. Çünkü elektrikli bir altyapı var. Türkiye’de de son dönemde insansız araçlarla ilgili bir sürü proje başlatıldı. Dünyada da bu alanda ilgi var. OTOKAR'ın yol haritasında bir İnsansız Kara Aracı var mı? Mesela AKREP II’nin ya da başka bir ürünün tamamen otonom, insansız bir versiyona dönüşmesi gibi?
Serdar GÖRGÜÇ: Caracal’a benzer bir aracı biz neredeyse 25 sene önce Türkiye’de Özel Kuvvetler’in ihtiyacı için yapmıştık, ENGEREK aracını. Daha sonra bu araç başarılı oldu. NATO Özel Kuvvetleri ortak tatbikatlarında da kullanıldı. Bu araçtan ihraç ettik. Aslında Amerikan Silahlı Kuvvetleri’ne bile verdik. Farklı donanımlarla ihraç ettiğimiz bir üründü. Özel ve niş bir üründü. Dünyada Özel Kuvvetlerce kullanılacak ürünler var. Ancak, şu an öyle bir talep bizde yok. Bunu yapabilir miyiz? Yapabiliriz. Zaten yaptık. Bir tanesini demonstrator olarak göstermiştik ama halihazırda bir talep yok.
AKREP’in insansız versiyonuna gelirsek. AKREP aracı insanlı olarak tasarlandı. 3 kişilik bir araç olarak tasarlandı. Dolayısıyla teknik olarak mümkün olsa da insansız bir araç olarak kullanmak uygun değil. Çünkü içindeki kontroller, iç hacim ve aracın konfigürasyonu mutlaka içinde bir insan olacak şekilde. İnsansız bir araç yapmak için pek uygun değil diye değerlendirdim.
Defence Turkey: Peki insansız bir kara aracı planlıyor musunuz ya da düşünüyor musunuz?
Serdar GÖRGÜÇ: Tabi dünyadaki tüm gelişmelere göre öyle bir trend var. Türkiye’de de birtakım ihtiyaçlar üzerinde çalışıyor. OTOKAR da bu konuda uzak kalmıyor.
Sunum ve Soru-Cevap Bölümünün ardından Fabrika Gezisi aşamasına geçilen etkinliğin son bölümünde OTOKAR, bizlere bir sürpriz yaptı ve ağır sınıf paletli İnsansız Kara Aracı ALPAR’ın Teknoloji Gösterim Prototipini (TRL 5 Seviyesinde) ilk kez basın mensuplarına tanıtttı. ALPAR İKA üzerinde 30mm insansız MIZRAK-30 Silah Kulesi, iki adet ROKETSAN OMTAS ATGM ve bir Drone sistemi yer alıyordu. ALPAR İKA, sürücü ve operatör (nişancı/komutan) olacak şekilde 2 kişi tarafından coğrafi koşullara bağlı olarak 5 km uzaktaki kontrol merkezi veya komuta kontrol aracından uzaktan kontrol edilebilecek.
Oldukça düşük termal ve akustik ize sahip olan ALPAR, Hibrit tahrik (dizel motor ve elektrik/batarya) modunda 500 km menzile ulaşabiliyor. Paletli yapıdaki ALPAR, tamamen elektrik tahrikle (sessiz, termal ve akustik izi olmadan) çalıştığında ise 50 km mesafe kat edebiliyor. ALPAR ayrıca ön tarafta orta bölümde yer alan kese içerisinde taşıdığı Mini İKA’yı konuşlandırabiliyor ve görev sonunda tekrar geriye alabiliyor. Bu Mini İKA ihtiyaca göre bomba imha veya kamikaze görevleri için kullanılabilir.
Ana Muharebe Tankları ile TULPAR gibi modern Zırhlı Muharebe Araçlarını arazide takip edebilecek, onlarla birlikte görev yapabilecek (aynı arazi hızına, aynı arazi performansına ve aynı engel geçiş kabiliyetine sahip) şekilde tasarlanan ALPAR İKA’nın; Röle Aracı, Lojistik Hizmet Aracı, Anti-iHA aracı, Tanksavar Aracı, Keşif Gözetleme Aracı ve Zırhlı Muharebe Aracı olmak üzere toplam 6 farklı konfigürasyonu bulunuyor. Boş ağırlığı 12 ton, faydalı yük kapasitesi 3 ton ve tam yükle ağırlığı 15 ton olarak açıklanan ALPAR İKA, 70 km azami hıza ulaşabiliyor. Uçak ile havadan taşınabilen ALPAR İKA, %60 eğimli yüzeylere tırmanabilmekte, %30 yan eğimde görev yapabilmekte ve 1,8 metrelik hendekleri aşabilmekte.
Arkadan tahrikli ALPAR İKA’nın içerisinde arka kısımda bir dizel jeneratör, soğutma sistemi ve elektrik motorları yer alıyor. Aracın en korunaklı bölümü olan orta kısmında görev ekipmanları yer alıyor. Ön kısımda ise piller, batarya paketleri, yer alıyor. Seri Hibrit Elektrikli Tahrik Sistemine sahip olan ALPAR İKA, elektrik tahrik sisteminde toplamda 4 set Li-Ion batarya seti ile donatılabiliyor. Bataryaların hücresi dışardan alınırken paketlenmesi ve üretimi OTOKAR tarafından yapılıyor. OTOKAR daha önce sivil bir araç (Avrupa’ya da ihraç edilen 7 m’lik %100 elektrikli 32 yolcu kapasiteli e-Centro mikrobüsler) için kullandığı batarya teknolojisinden edindiği tecrübe ile batarya üretim ve paketleme alanına da girmiş durumda. e-Centro’dan farklı olarak ALPAR’ın batarya paketi (2 set [69x2] bulunuyor ama araç üzerinde 4 batarya paketi için yer mevcut bu sayede 50 km’lik menzil istenirse 100 km’ye çıkarılabilir, ama 480 kg ilave ağırlığa yol açmakta) askeri standartlara ve paletli araç kullanımına uygun olarak hazırlanmıştır. OTOKAR üretimi olan bataryalar hızlı değiştirmeye uygun bir altyapıya sahip olduğundan aracın batarya paketi 20 dakikadan daha kısa sürede değiştirilebiliyor. Araçtaki ana sistemler yüksel voltajda çalışırken, farlar gibi bazı otomotiv sistemleri ise alçak voltajda (24V) çalışmakta. Araç frenleme yaptığında elektrik üreterek bataryalarını kendisi doldurabilmekte. Araç ayrıca OTOKAR tarafından geliştirilen Adaptif Sürüş Destek Sistemlerini de üzerinde barındırıyor.
Altyapısı çok hızlı değiştirilebilen LRU denilen alt-sistemlerden oluşan ALPAR İKA, bakım ve idamesi kolay yapılabilecek şekilde ve sahada, arazide kolayca tamir edilebilecek şekilde tasarlanmıştır.
1 m derinliğindeki sulardan geçebilen ALPAR İKA üzerinde halihazırda çevre algılama ve karar verme algoritmaları üzerindeki çalışmalara devam ediliyor. ALPAR’a otonomi kazandırma (gördüğü objenin bir tehdit olup olmadığına karar verebilmesi, önündeki su birikintisinin bir havuz, göl, nehir veya deniz olup olmadığını algılayarak oradan geçip geçemeyeceği kararını vermesi gibi, bu tip kararlar için çok ciddi algoritmalar, makina öğrenmesi kabiliyeti ve yapay zeka gerekmektedir) ve kesintisiz haberleşme kabiliyetinin (SatCom dahil, haberleşmenin kopması durumunda ALPAR eve dönüş moduna geçerek üsse kendi başına geri dönebilmekte) tesisi yolunda çalışmalarına devam eden OTOKAR, ALPAR İKA üzerindeki geliştirme çalışmalarını 2027 yılına kadar tamamlamayı hedefliyor. ALPAR İKA üzerinde halihazırda çevre algılama ve karar verme algoritmaları üzerinde çalışmalarına devam etmekte.
OTOKAR daha önce 2021 yılında MİLREM Robotics Firması ile bir anlaşma imzalamıştı, ALPAR İKA’nın bu anlaşmanın bir ürünü olup olmadığı sorusu akla gelebilir. Ancak edindiğim bilgiye göre ALPAR İKA bu anlaşmanın ürünü değil. Çünkü MİLREM ile yapılan anlaşma bir platformun geliştirilmesini değil yapay zeka ve makina öğrenmesi konularında işbirliğini kapsıyordu. Firma bir süredir o konularda çalışmalar yapıyor. Yapay zeka ve makina öğrenmesi konularında yurtiçinde daha da olgunlaşıp belirli bir yere kadar gelmeyi tercih eden OTOKAR şimdilik MİLREM ile bu konuda işbirliğine ara vermiş durumda. Ancak ilerleyen süreçte MİLREM ile belki başka konularda işbirliği fırsatı doğabilir.