Tarih: 05 Mayıs, 2020
Bildiğimiz gibi Pasif Radarlar, Bi-Statik Radarların bir alt kümesidir. Çünkü Pasif Radarlarda da verici ve alıcı Bi-Statik Radarlarda olduğu gibi birbirlerinden ayrı/farklı konumlara yerleştirilebilmekteler. Pasif Radarlarda verici kullanıcı kontrolünde değildir.
İlk radar sistemleri o dönemki teknolojik zorluklar nedeniyle mecburen Bi-Statik modda çalışmışlardır. 2’inci Dünya Savaşında kullanılan radarlar buna örnektir. Bi-Statik Radar aslında bir bakıma en ilkel ve en modern radarlardır. Çünkü stealth tipi düşük RKA/RCS değerine sahip hedefler için Bi-Statik/Multi-Statik Radarlar klasik radarlara kıyasla daha iyi tespit performansı sunabilmekteler.
Bi-Statik Radarlarda alıcılar herhangi bir sinyal yaymadıkları için aslında görünmezlik avantajına da sahiptirler, çünkü alıcılarınızın nerede konuşlandırıldıklarını düşman kolay kolay tespit edemez (Uydu ve EO/IR/SAR/GMTI sistemleriyle alıcı birimlerin konum tespiti için keşif gerikir).
Pasif Radarların da PCL ve PET olmak üzere iki ayrı alt kümesi bulunmaktadır. PCL yani Pasif Uyumlu Konumlandırıcı (Passive Coherent Locator/PCL) tipi sistemler ortamdaki fırsat sinyallerini aydınlatıcı olarak kullanan pasif alıcı sistemlerdir. Analog FM, Sayısal Karasal Radyo, Analog TV, Sayısal Karasal TV, GSM, Uydu Yayınları ve WiFi Sistemleri gibi yayınları aydınlatıcı olarak kullanabilen PCL tipi pasif radarlar normal radarlara göre daha düşük maliyetli bir sistemdir. Ancak sistem yukarıda bahsedilen fırsat sinyallerinin hepsinde aynı tespit performansını gösterememektedir. Çünkü yayınlanan sinyalin bant genişliği ne kadar yüksek ise, o kadar iyi bir çözünürlük elde edilebilmektedir. Taşınması kolay olan PCL tipi Pasif Radarlar herhangi bir yayın yapmadıkları için görünmezler (SIGINT/ELINT ile tespiti yapılamaz) ve aldatılmaları zor ayrıca güç sarfiyatları çok düşük. Tespit performansları yüksek olsa da ortamdaki sinyale (bant genişliği yüksek olmalı) bağımlıdır, ayrıca coğrafyaya çok bağımlı bir sistemdir. Bir noktada çalışabilen sistem başka bir noktada çalışamayabiliyor (ortamdaki fırsat sinyallerine bağımlılık nedeniyle). Ayrıca PCL tipi sistemlerde hedeften sinyal gelirken vericiden de doğrudan bir sinyal gelmekte dolayısıyla bu sinyalin ve ortamdaki clutter/parazitlerin bastırılması gerekmekte. Dolayısıyla eğer ortamda herhangi bir fırsat sinyali yoksa tespit performansı normal radarlara kıyasla daha düşük gerçekleşmekte.
PCL tipi Pasif Radar Sistemlerine örnek olarak Hensoldt Firması ürünü ‘TwInvis’ ve Havelsan EHSİM ürünü bir Pasif Bileşik Algılama Sistemi (PBAS)’ni verebiliriz. Hatırlanacağı üzere Hensoldt Firması Eylül 2019’da TwInvis Pasif Radar Sistemi ile Nisan 2018’de Berlin’deki ILA Air Show’a katılan iki F-35 Lightning II JSF Uçağını 150km boyunca takip edebildiğini duyurmuştu. Takip işleminin Luke Hava Üssü’nden kalkıp hiç mola vermeden 11 saatin üzerinde bir trans-atlantik uçuşuyla Berlin’deki Schönefeld Havalimanı’na iniş yapan iki F-35’in Berlin’e yaklaşmaya başladığı sırada başladığı değerlendirilmektedir. Bölgedeki güçlü radyo yayınları nedeniyle TwInvis Pasif Radar Sisteminin uçuş rotası/yaklaşma güzergahı bilinen F-35’leri (Luneburg radar reflektörleri takılı) tespit ve takipte bir zorluk yaşamadığı düşünülüyor. Dijital alıcı teknolojisine ve özel algoritmalara sahip olan ve aynı anda 16 FM vericisi (analog radyo) ve 5 ayrı frekansı (DAB, DAB+, DVB-T ve DVB-T2 [sayısal karasal TV] gibi) aynı anda değerlendirerek kapsamlı bir hava resmi çıkartabilen TwInvis Pasif Radar Sistemi ile Polonya’da Baltık Denizi kıyısında icra edilen testlerde ise değişik tipteki deniz ve hava hedeflerinin 300km mesafeye kadar tespit edilebildiği görülmüştür.
Bir diğer Pasif Radar alt kümesi olan Pasif Verici Takibi (Passive Emmitter Tracking/PET) tipi sistemler ise hedef platformların yayınladığı sinyalleri tespit ederek hedef konumlandırması yapabilen pasif alıcı sistemlerdir. PCL’den farklı olarak PET’de yansıyan sinyalleri kullanmak yerine hedef platformun kendi yaydığı sinyaller kullanılarak bir tespit yapılıyor ve hedef konumlandırılmaya çalışılıyor. PET, PCL’e kıyasla daha ziyade bir EDT/ESM Sistemine benziyor. EDT Sistemi gibi karşıdan yayınlanan sinyali alıyor, tespit ediyor, belki onu sınıflandırıyor ve bir EDT Sisteminden farklı olarak hedefi farklı yöntemlerle konumlandırabiliyor.
PET, hedef platform üzerinde bulunan;
· Haberleşme Sinyalleri (Farklı bantlarda olabilir HF/VHF/UHF telsiz ve data link gibi),
· Kimliklendirme Sistemleri (IFF, TCAS vb)
· Yaklaşma Sistemleri (TACAN ve DME gibi)
· Radar Sistemleri (Uçak radarı ve arazi takip radarı gibi) ve
· Karıştırıcı Sistemler (EH Öz Savunma Podları, dahili EH Sistemleri gibi)
Gibi sistemlerden yayılan sinyalleri algılayarak hedef tespiti yapmakta ve hedefi pasif olarak konumlandırmaktadır.
Başlıca avantajları; görünmezlik (yayın yapılmadığı için), normal radarlara kıyasla çok düşük maliyet, aldatılması zor, düşük güç sarfiyatı ve radarlara kıyasla daha yüksek tespit performansı.
Başlıca dezavantajları; Hedeften yayılan sinyallere bağımlı, hedeften herhangi bir yayın olmazsa sistem çalışamaz ve tespit yapılamaz. Yayınlanan sinyalin bant genişliği ne kadar yüksekse sistemin çözünürlüğü o kadar iyi gerçekleşiyor. Ancak uçakta yer alan, düşük frekanstaki telsiz setleri hariç, sistemlerden yayımlanan sinyallerin çoğu yeterli bant genişliğine sahip olduğundan PET tipi pasif radarlar ile tespiti mümkün olabilmektedir. Sistemin coğrafi konumu tespit performansını doğrudan etkilemektedir. Çünkü hedef alıcıların tam ortasına denk düşerse tespit açısından mükemmel sonuca ulaşılabilmektedir. 2 alıcının hedef uçaktan yayınlanan sinyali tespit etmesi ile hedef konumlandırması yapılabilmektedir.
PET tipi Pasif Radar Sistemlerine örnek olarak Kolchuga, PIT-RADWAR, VERA ve PYAS Sistemleri verilebilir.
PET tipi bir Pasif Radar ile elde edilecek hedef tespit menzili uçaktan yayınlanan sinyalin gücü ile doğrudan ilişkilidir. Radar kendi çıkış gücünü kendisi belirleyebilen bir cihazdır. Örneğin en yüksek tespit menziline ulaşmak için hedef uçaktaki radar yeterli seviyede güç basarsa yerdeki PET tipi bir Pasif Radar ile alıcıların konumuna bağlı olarak 300-500km mesafeden tespit yapılabilir. Ancak uçaktaki radar düşük menzilde tespit için daha düşük bir güç basarsa Pasif radar ile tespit menzili 50km’den bile düşük gerçekleşebilir. LPI ve AESA tipi hava radarlarının Pasif Radarlarca tespiti klasik radarlara kıyasla daha kısa mesafelerden gerçekleşecektir.
Bu arada Pasif Radar Sistemleri Tedariki (PARS) Projesi kapsamında Savunma Sanayi Başkanlığı (SSB) tarafından 20 Nisan 2020 tarihinde bir Bilgi İstek Dokümanı (BİD/RFI) yayımlanmıştır. Yalnızca Milli Gizli veya NATO Gizli gizlilik dereceli tesis güvenlik belgesine sahip yurtiçi firma/kurum/kuruluşların satın alabileceği ifade edilen BİD’na cevapların 17 Haziran 2020 tarihine kadar teslim edilmesi istenmiştir. Bu aşamada, PARS Projesinin HvKK’na ilk sistem/prototip teslimatı yapılacak PYAS’ın seri üretim fazına yönelik mi yoksa Havelsan EHSİM ürünü Pasif Bileşik Algılama Sistemi (PBAS), Havelsan ve Ukroboronprom işbirliği ile geliştirilmesi beklenen Pasif Algılayıcı Sensör Sistemi (PASİS) ve PYAS gibi farklı tipteki Pasif Radar Sistemlerinin tedarikine yönelik bir çalışma mı olduğu konusunda elimizde bir bilgi bulunmamaktadır.
Türkiye daha önce de çok sayıda anten ve pasif radardan oluşacağı değerlendirilen ağ tabanlı bir erken ikaz sistemi olan Alçak Hava Savunma ve Analiz Sistemi Projesi başlatmıştı. Ancak sonrasında söz konusu projeye ilişkin başka bir bilgi basına yansımamıştır.