EN TR

Güncel Haber

Savunma Sanayi Başkanı Canlı Yayın konuğumuz oldu

T.C. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir, yerli video konferans sistemi ile 7 Mayıs’ta yayınlanan canlı yayında Türkiye’nin önde gelen savunma dergilerinin sorularını yanıtladı. Defence Turkey Baş Editörü Cem Akalın, MSI Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ümit Bayraktar ve C4 Defence Genel Yayın Yönetmeni Özgür Ekşi`nin katılımıyla gerçekleştirilen ortak canlı yayında kamuoyunun merakla beklediği bir çok soruya açıklılıkla cevap veren Prof. Dr. Demir, COVID-19 sonrası yaşanan süreç, sektörün mevcut durumu, alınan tedbir ve önlemler ile savunma & havacılık projelerinin güncel durumları hakkında detaylı açıklamalarda bulundu.

Tarih: 07 Mayıs, 2020

Bir buçuk saat devam eden yayının ilk bölümünde özellikle COVID-19 sürecinde Savunma Sanayinde faaliyet gösteren firmaların bu süreçten nasıl etkilendiği, sürece adaptasyonları, üretim süreçlerinde meydana gelen aksamalar, nakit giriş çıkış sürecinde firmaların yaşadığı sıkıntılar ve firmaların beklentileri masaya yatırılırken, II. bölümde  ise daha çok Savunma Sanayi Başkanlığı bünyesinde yürütülen projelerin geliştirme, üretim ve teslimat süreçleriyle, kamuoyunun merak ettiği bir çok konuya sektörün bir numaralı ismi cevap verdi. 

Yayının başında, COVID-19 salgınına karşı alınan önlemler doğrultusunda kritik projelerin devam ettiğini ve savunma sanayinde bütün teslimatların tamamlanmasına gayret edildiğini kaydeden Prof. Dr. Demir, COVID-19 sonrası dönemde sektörün hangi pazarlara yöneleceğine dair şunları söyledi, “Fırsat olan her pazara inmek durumundayız. COVID öncesi ve sonrası herhangi bir farklılaşma olmayacak. Bu dönemde, Türkiye’nin sağlık konusunda kendi içinde aldığı tedbirler ve yardımlar bir algı değişimine sebep oldu. Bunun olumlu etkilerinin olmasını bekliyoruz. Sağlık sektörüne, savunma teknolojisinin aktarımı, teknolojik gelişimimizi bir kez daha gösterdi. Algı yönünden dezavantajlı olan durumu artık avantaja çevireceğiz. Savunma ve havacılık başlığı altında konuştuğumuzda, sivil havacılık bu salgından çok etkilendi. Bu etki devam ediyor. Bunun sivil havacılığa ürün üreten firmalarımızı etkilemesi de mümkün. Buradan kim daha hızlı toparlanırsa o global pazarda önde gidecek. Ama savunmada bu kadar yıkıcı bir etki yapmayacağını öngörüyoruz. Artık savunma denilince çok daha geniş bir yelpazede bakılacak. Bir ülkeye paket halinde ihracattan bahsediyoruz. Kamu güvenliği, siber güvenlik, araç takip sistemleri gibi bir paket, ülkenin kullanımına sunulacak.”

COVID-19 salgını süreciyle beraber savunma sanayi firmalarının, alınan önlemler çerçevesinde, çalışma düzenlerinde ciddi değişiklikler meydana geldiğini söyleyen Prof. Dr. Demir, firmaların üretim süreçlerinde ve finansal durumlarında yaşanabilecek aksaklıklarla ilgili olarak “Bir psikolojik rahatlama sağlamak istiyoruz. Her şirketin durumunun ayrı ayrı ele alınacağı ve buna göre atılacak adımların belirleneceğini bir modelde çalışıyoruz. Mesela sokağa çıkma yasağında çalışmalar aksamasın diye firmalarımızın da talepleri doğrultusunda özel çalışma izni aldık. Nakit akışı konusunda çok hassasız. Biliyorsunuz, proje sayılarımız bir hayli fazla. Burada ana prensip kimsenin işinden gücünden olmamasıdır. SSB’nin ana görevlerinden bir tanesi, savunma sanayisini destelemek ve ekosistemi ayakta tutmaktır. Bunun için gerekli tedbirleri alıyoruz. Firmalarımızdan bizimle temasa geçmesini istiyoruz. Onların devamlılığını sağlamak istiyoruz.” dedi. COVID-19 nedeniyle birçok farklı sektörde işlerin durma noktasına geldiğini ifade eden Demir, savunma ve havacılık sanayinde ise Ar-Ge ve üretim faaliyetlerinin aralıksız devam ettiğinin altını çizerek, “Teslimatlarımız devam ediyor. KAPLAN STA, KARGU-2, Genel Maksat Helikopteri, KIRAÇ, HAVELSAN Denizaltı Komuta Kontrol Sistemi teslimatlarımız oldu. İHA üretimlerimiz devam ediyor. Milli Muharip Uçak’a (MMU) ilişkin bir alt yüklenici sözleşmesi imzaladık. Ufak tefek aksaklıklar var ama bunlar yurt dışı kaynaklı oldu. Bu etkiyi, minimumda tutuyoruz. Stratejik projelerimizde aksama olmaması için azami önem gösteriyoruz.” İfadelerine yer verdi.

Savunma sanayinin 2020 yılına ilişkin beklentilerine değinen Prof. Dr. Demir, devam eden projelerin mali değerleri göz önünde bulundurulduğunda Savunma Sanayii Destekleme Fonu gelirlerinin artırılması için çalışmalar yapıldığını söyledi. Yürütülen projelerin artarak devam ettiğini belirten Demir, “Bu da kaynak ihtiyacını arttırıyor. İleride projelerin sayısı daha da arttıkça, özellikle tank, uçak, helikopter motoru ve 5’inci nesil savaş uçağı gibi milli projelerde önemli miktarda kaynağa ihtiyaç duyacağız. Bu konuyu SSİK’e taşıyarak alınması gereken tedbirleri görüşebiliriz” dedi.

Pakistan ve Filipinler ile gerçekleştirilen T-129 ATAK satışı ve Altay Ana Muharebe Tankı projesindeki motor konusunda yaşanan ambargoların, “Milli ve Yerli” kavramlarına yapılan vurgunun başlıca sebeplerinden olduğunun altını çizen Demir, yaşanan bu tarz ambargoların aşılabilmesi için yürütülen çalışmalara yönelik olarak “Ambargo kelimesi net olarak dillendirilmeyen ama uygulanan bir kavram. Milli ve yerli kavramlara vurgumuzun sebebi de bu. Bunu uzun zamandır öngörüyoruz. Bağımsız savunma sanayisi geliştirmeliyiz. Ortak projelerde iş birliği yapıyoruz, teknoloji transferleri oluyor ama Türkiye kendi milli politikalarını ortaya koyunca önümüze engeller çıkıyor. Türkiye’nin milli çıkarlarını korumak için attığı adımlarda, dost ve müttefik denen ülkelerin garip tavırları ortaya çıkıyor. Türkiye kendi insanına güveniyor, milli mühendislerimize de güveniyoruz. Çalışmalar başladı, B ve C planlarımız devrede. O ülkelerle de diyalog halindeyiz. Ama engelleme tavrı herkese zarar veriyor. Biz ihracat faaliyetlerimize devam edeceğiz. Takdir edersiniz ki geçmişte 3-5 tane jet uçağı tasarlayıp uçurmuş bir ülke değiliz. İlk defa 5. nesil uçak tasarlıyoruz. Biraz süreye ihtiyacımız var.” dedi.

Hali hazırda devam eden deniz platformları hakkında da açıklamalarda bulunan Demir, deniz projelerinde artık otonom sistemlere yönelmenin zamanın geldiğini belirtti. Demir gelecek projelerle ilgili olarak “Milli denizaltı projemiz devam ediyor. Mavi Vatanın ne kadar önemli olduğu bugün ortaya çıktı. Deniz Kuvvetleri ve özel tersanelerde inşa faaliyetleri devam ediyor. Gemiye konan sistemler de son derece önemli. Deniz platformunda kullanacağımız sistemlerde de dışa bağımlılığı kıracağız, motor konusunda da. Denizaltı inşasında Almanlarla başladık, bu ülkeler devam etiği sürece devam ediyoruz, isteksizlik varsa biz kendi yolumuzda devam ediyoruz. Biz çeşitli ilişki ve projelerimizde her zaman yapıcı olunması gerektiğini vurguluyoruz. Bizimle ortak proje yapan firmalar, iş yapmaya istekli iken ülkelerinden gelen kararlar ve engeller onları da engelliyor. Deniz altında ve deniz üstünde insansız sistemleri ile ilgili bazı çalışmalarımız ve yarışmalarımız var. Denizde de otonom sistemlerin zamanı geldi. Gençlerimizin araştırmalarını sadece hava sistemlerine değil kara ve deniz sistemlerine de yönlendiriyoruz.” şeklinde konuştu.

Türkiye’nin uluslararası alandaki rolünde yaşanabilecek değişikliklerle ilgili olarak, önümüzdeki dönemde uluslararası iş birlikleri açısından yaşanabilecek yeni gelişmelerden bahseden Demir “Bu dönemdeki faaliyetlerin ve yardımların ilk meyvelerini, F-35’te görmemiz muhtemel. Türkiye’nin gösterdiği performans, işlerin doğru yürütülmesi de buna katkı sağlıyor. Uluslararası ilişkilerde başka şirketlerle yaptığımız iş birlikleri var. Tasarım ve mühendislik desteği alıyorduk. Artık tarafların birbirine desteğini göreceğimiz döneme giriyoruz. Bütün faaliyetlerin bir kazan-kazan ilişkisine döneceği bir modelimiz var.” dedi. F-35 projesi ile ilgili açıklamalarda da bulunan Demir, savunma sanayi firmalarının, Türkiye’nin F-35 Programından çıkarılmasından nasıl etkileneceği ve bu etkiyi azaltmak için SSB olarak ne gibi tedbirler planlandığı konusunda şunları söyledi. “F-35 projesinde, üretime katkıyı durdurmak için tarih, Mart 2020’ydi. Karşı tarafta o yaklaşım şu anda ortada yok. Firmalarımız üretime devam ediyor. Bu tarihler tekrar düşünülecektir ancak bunun da o kadar kolay olmadığı zaten görülüyor. Biz F-35’in sadık bir ortağıyız. Türkiye’deki firmaların katkısı çok net olarak görülüyor. Bu yaklaşımın devam etmemesini öngörüyoruz. Üretime sadık kalmaya devam edeceğiz. Küstük oynamıyoruz, olmayacak.”

Devam etmekte olan projelerdeki son durum ve S-400 Hava Savunma Sisteminin bakım ve idamesi konularında açıklama yapan Prof. Dr. İsmail Demir, “MMU’da ana hedefimiz, geniş ölçüde Türkiye’deki bütün kabiliyetleri kullanmaktır. Büyük savunma şirketleri ve TÜBİTAK başta olmak üzere herkesle temas içinde ilerliyoruz. Geçiş sürecinde olsa da ileride alt sistemlerin yabancı olması önümüzü tıkar. Hiçbir yabancı sisteme güvenemeyeceğiz. Ne kadar bağlayıcı anlaşma olursa olsun bir tıkanma olabiliyor. Bu işten çok ağzımız yandı. Aslında her sistemi yerli yapmak global sistemde oldukça pahalı bir iş. İlk aşamada hazır motor kullanacağız. Nihai motor milli olacak. HÜRJET projesi gündemde, bu projelerin ilk prototipi için çalışmalar devam ediyor. ALTAY’da bir ülkeyle çalışmalarımız devam ediyor. İmzalar atıldı diyebiliriz. Motor için de B hatta C planımız var. Burada çalışmalarımız devam ediyor. Ama diğer taraftan elektrikli olsun, ister hibrit olsun çalışmalarımız devam ediyor. HİSAR-A ve HİSAR-O konusunda bu sistemlere ihtiyaç harekatlarda da görüldü. Orta irtifa ihtiyacının daha önde olduğunu gördük. HİSAR-O belirli unsurları ile sahada ancak tamamlanması gereken kısımlar var. Torpido çalışmamız devam ediyor. ATMACA’nın seri üretime geçmesini bekliyoruz. Kara araçlarındaki çalışmaları devam ediyor. F-16 AESA radarı projesi var. Yapısal modernizasyon ise TUSAŞ bünyesinde yapılacak. F-4’lerin ömrünün uzatılması ile ilgili bir talep gelmedi ama bu konuda da çalışmalar var. C-130’ların modernizasyonu devam ediyor. Jet İHA projemiz var. Çizim masamızda devam ediyor. İHA kapsamında farklı boyutlarda çalışmalar var. Mini İHA, mikro IHA,sürü İHA, gemi konuşlu İHA gibi çok farklı alanlar da geniş spektrum da çalışmalar yürütüyoruz.  Belirli Elektronik görevler üstlenen, Elektronik Harp yaparken başka IHA'nın başka görevler üstlendiği hava harekâtı konseptinin uygulandığı çalışmalar masa üzerinde devam ediyor. S-400’ün bakım ve idamesini kesinlikle Türk firmaları yüklenecek. Eğitimler şu anda kısmi anlamda devam ediyor. Teslimatlar geçen yıl tamamlanmış idi. Tedarik anlaşmasında eğitim, bakım, idame gibi kalemler dahil olsa da Rus personel S-400 bataryalarına istediği gibi ulaşamayacak. Bu bizim kırmız çizgimizdir, bakım ve idame süreçlerinde teki yerli firmalarda olacak. Sisteme dokunan iş yapan her şeyi Türkiye üstlenecek.” dedi.

S-400 sisteminin devreye alınması süreci için alt yapı çalışmalarının devam ettiğini belirten Demir, projenin aşama aşama devreye alınacağını söyledi. Demir, ayrıca bu süreçte seyahatlerin kısıtlanmasıyla eğitim süreçlerinin de sekteye uğradığının altını çizdi. Bu projede ikinci aşama olan ortak üretim görüşmelerin devam ettiğini belirten Demir, teknik detay konuların taraflar arasında müzakere edildiğini sözlerine ekledi.

Savunma Sanayinin elde ettiği tecrübe ve alt yapının, COVID-19 sonrası süreçte başta KBRN olmak üzere sağlık sektöründe hangi alanlarda kullanılabileceğine değinen Demir, salgın sonrası sektörün faaliyetlerini nasıl yönlendireceğiyle ilgili olarak ise şu açıklamalarda bulundu. “Sağlık sektörü, içinde dinamikleri olan bir alan. Sağlık sektörü alanında savunma sanayi altyapısını bu alanda nasıl hizmet edeceği ile ilgili olarak 4 başlık belirledik:

·        Hasta bakım ve uzaktan tedavi

·        Dezekfektanlar

·        Veri analizi ve analitiği modellemesi

·        Görüntüleme cihazları

Bunlar bizim sağlık sektörüne katkılarımız olacak. Bunlarla ilgili çeşitli Ar-Ge çalışmalarımız var. Savunma sanayisindeki milli ve yerli modelinin uygulaması sağlıkta da olacak. Kamu alımlarında, zamana bakmaksızın öncelikle yerli ürünler düşünülerek alımlar yapılması bizim tavsiye ve önceliğimizdir. Hızlı sonuç adına yabancı ürünlere gitmek uzun vadede sağlıklı olmayacaktır.”

Milli Muharip Uçak prototip motor seçimi ve yerli motor geliştirme, İ sınıfı firkateyn seri üretim süreci, F-35 JSF F-135 Turbofan motorlarının Depo Seviyesi Bakım süreçlerinde Türkiye'nin rolü, Hisar-A seri üretim süreci, Hisar-U (SIPER) projesinin son durumu ve Eurosam ile yürütülen uzun menzilli hava savunma füze sistemi tanımlama çalışmaları gibi ile ilgili izleyicilerden gelen soruları da yanıtlayan Savunma Sanayi Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir, projelerle ilgili olarak, “F-35’lerin F135 turbofan motorlarının nihai bakımı TEI’de yapılacaktı şu an bununla ilgili olarak F-35 projesinin bütün unsurları askıya alındı. TEI’deki çalışmalar da donduruldu. Biz MMU için yerli motor için çalışmalara başlamış iken diğer taraftan ilk aşamada F110 motoru kullanılsın istedik. Tasarımları iki motor olarak düşünüyoruz.  F110 motorunun tedarikinde şu anda sorun yok.  5-6 motorun tedariki yapılmış durumda. Çok yakından tanıdığımız bir motor. TEI'nin üzerinde yıllardır çalıştığı, bakım ve onarımını yaptığı bir motor ve buradan başlamak daha emniyetli geldi. Milli motor ile çalışmaları devam ederken başka iş birlikleri ve temaslarda devam ediyor. Ülke adı vermeyim ama Jet motoru ile ilgili farklı ülkelerle de olumlu görüşmelerimiz var.  EUROSAM ile tanımlama çalışmaları için imzalar atılmıştı. Bu iş birliği, Eurosam'ın ürettiği SAMP/T tabanlı ama SAMP/T olmayacak bizim ihtiyaçlarımıza yönelik daha kapsamlı bir tanımlama çalışmasını kapsıyordu. Bu tanımlama çalışması tamamlandı. Tanımlama çalışması, pratik olarak sonuçlandı. Sonuçta imza atılması gerekiyor. Üç ülkenin ihtiyaçlarını da karşılayacak nasıl bir süreçten geçeceğimize yönelik çalışmaların, başlaması aşamasındayız. İ-Sınıfı firkateynler için tasarım hazır, inşaya geçmeye hazırız. Süreci başlattığımızda 4 taneyi gündeme getirmiştik. Diğer üç adeti içinde hem özel sektör hem de Deniz Kuvvetleri tersaneleri gündemde. Tabi sürecin hızlı yürümesi açısından gerekli resmi ortaya çıkardık. Projeye yeşil ışık yakıldığında, kaynak ayrıldığında hemen ihaleye çıkıp, ihaleyi tamamlayıp, sürece başlayabiliriz. HİSAR-A ile ilgili olarak sahada, HİSAR-O’ya ihtiyaç olmasından dolayı, Hisar-A paketindeki tedarikleri Hisar-O'ya kaydırdık. Hisar-A'nin sayısını kısıtlı tutmak için bir politika değişikliğine gidiyoruz. Hisar-A'nın seri üretimine başladık ama orada Hisar-O'ya dönük bir zincir oluşturacağız. Hisar-A ile ilgili seri üretim başladı mı diye sorarsanız evet pratik olarak başladı. Buradaki tecrübeler sonrasında SİPER’e aktarılacak. Daha uzun menzilli ve modern bir radar kullanılması, arayıcı başlıkların daha farklı fonksiyonlarının olması gibi konular gündemimizde. Bu konuda kurumlarımız çalışmaya devam ediyor malum, projenin belirli bir takvimi var. Bu arada MANPADS gibi omuzdan havaya atılan yerli sistemlerin üretildiği bir süreç başladı, bunlarında teslimatlarını yakında görebileceğiz." Diğer önemli kritik projeler hakkında da sorulan soruları da yanıtlayan Demir, II. bölümünün son turunda şunları aktardı: “ATMACA’da dahil olmak üzere bu seyir füzesi ailesinin hepsini, çeşitli menzillerde tamamlayacağız. GEZGİN’ler daha uzun mesafede etkili ve yüksek harp başlıklı olacak. Tabi burada kritik eşik motor. ATMACA ve SOM ile ilgili motor çalışmamız çok iyi yere geldi. Onların büyükleri de gündeme yavaş yavaş gelecek. Seyir füzesi teknolojisinin temel unsurlarından birçok şeye hâkim olmak önemli ve olduk. INS gibi sistemlerin yerlileştirilmesi konusunda kritik teknolojilerde de firmalarımız kabiliyet kazanmaya devam ediyor. Malumunuz dünyada en çok korunan teknolojilerin başında Güdüm geliyor. Güdüm teknolojilerinde kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz. ATMACA’nın karadan-deniz hedeflerine etkili olacak versiyonu da geliştirilecek. Seyir füzelerimizin ileride geliştirilecek daha büyük versiyonları hem daha yüksek tahrip gücüne sahip harp başlığı ve daha yüksek menzile sahip olacak. Harp başlığı konusunda sahada edindiğimiz tecrübeler doğrultusunda çalışmalarımız mevcut. Patlayıcı ve mühimmat yol haritamız belli. Bu alanda boşluğumuzun olmaması gerektiğine inanıyoruz. İ-Sınıfı Firkateynlere konacak silahların mümkün olduğunca yerli olması ana hedefimiz. Belki ilk gemiye sadece GÖKDENİZ ve ATMACA’yı koyarız ama daha sonraki üç gemi için veya TF-2000 için Roketsan’ın entegrasyonunu yapacağı milli dikey atım sistemi ve yerli hava savunma sistemi olmasını tercih ederiz, torpidolarımızda aynı şekilde. Sistemler geliştikçe entegrasyon yapacağız. Yerli ve Milli ürün kullanımı biraz sabır istiyor, bu sistemlere sahada fırsat vermek gerekiyor. Silahlı Kuvvetlerin bu konudaki kesin duruşu için çok teşekkür ediyoruz. TRAKYA konusunda henüz bir talep gündeme gelmedi ama yapılabilecek durumda, tersanelerimiz hazır istenmesi durumunda başlanır, ancak şu an elimizde ikinci bir LHD projesi bulunmuyor. ANADOLU gemimizde işler çok iyi ilerliyor, takvim işliyor. Üzerine sistemler entegre edilmesi çalışmaları devam ediyor.” dedi.

Canlı yayının kapanış kısmında COVID-19 sürecinde yaşanan aksaklıkların finansal etkileri ve salgın sonrası dönemde Kara Araçları Sektörünün geleceği ile Siber Güvenlik konularında açıklamalar yapan Demir, ödemelerde yaşanabilecek gecikmeler, Kara Araçları Sektöründeki dışa bağımlılığın azaltılmasına yönelik çalışmalar ve Siber güvenlik alanında farkındalık oluşturmaya yönelik yürütülen faaliyetler hakkında bilgi verdi. “Kara platformları güçlü olduğumuz bir sektör ancak Kara araçlarımızın özellikle gövde zırh çeliği dışardan geliyor. Bu konuda uzun çabalar sonucu OYAK bir adım attı. İkincisi ise motor ve transmisyon sistemleri. Güç paketi konusunda da yerli ürün kullanılması gerektiğini vurguluyoruz. İnşallah burada sonuçlar alacağız. Zırh, motor, kule ve optik sistemlerin yerli olması bizim için oldukça önemli. Bu süreç sonrasında da yurt dışı pazarlarda var olacağız. Tabii bu araçlar için çok önemli alt sistemler ve donanımlar geliştiriyoruz. Araçlarımız içlerine yerleştirilen atış kontrol sistemi gibi donanımlar sayesinde pazarlama konusunda avantaj sağlayacak durumdalar. Siber güvenlik konusunda SSB olarak uzun zamandır farkındalık oluşturmaya çalışıyoruz. 149 üyeli bir siber kümelenme oluşturduk. Türkiye’de Siber savunma ve güvenlik alanında yerli ürün kullanımı çok düşük. Ürünlerimizin yerli olması ve kullanıcıların bilinçlendirilmesi gerekiyor. Aynı zamanda, kümelenme üyelerimizi değerlendirecek ve denetleyecek EYDEP benzeri bir modeli gündeme alacağız. Siber konuda da firmalarımıza güvenlik ortamı ve siber hijyen sağlayacak bir yapı kuruyoruz. Son zamanlarda, özellikle savunma sanayi firmalarımıza korsan saldırılar oldu. Bu durum bizde savunma sanayinin doğrudan hedef alındığı gibi bir algı oluşturdu. O açıdan biz kümelenme bünyesinde oluşturacağımız kapasite ile firmalarımıza destek vereceğiz. COVID-19 ile doğrudan bağlantılı bir gecikme olmaz ama teslimatlar da gecikme olursa ödemelerde de olur. Bu konuda kritik mesele, artan proje sayısına göre Savunma Sanayi Destekle Fonu’nun gelirleriyle ilgili konuların görüşülmesi. Ekosistemi canlı tutmak için her süreci takip ediyoruz. O açıdan şirketlerimizi takip ediyoruz, ödeme sırasında mağdur olmamak asıldır, kimsenin işten çıkarılmaması da asıldır. Bütün mesele kaynak meselesi, İçinden geçtiğimiz dönemler bütün ülkelere belirli yükler getirdi. Türkiye’de bundan muaf değil. Bu süreci diyalog ve koordinasyon içerisinde beraber yürütmemiz gerekiyor. Projelerde bir koordinasyon ile önceliklendirme yapmamız gerekiyor. Burada biz sektörün nabzını tutarak ilerlemek zorundayız. Özellikle ihracat pazarlarında çeşitli fırsatlar çıkacaktır, bu fırsatları değerlendirmemiz çok önemlidir. Şirketlerimiz buna hazır olsun.”