Tarih: 02 Ocak, 2021
STM’nin internet sitesinde projeler Bölümünde 29 Aralık 2020 tarihinde paylaşılan bilgide Türk Tipi Hücumbot Projesi Dönem-1 Kontrat Tasarımı Sözleşmesi’ne ilişkin şu bilgilere yer verilmiştir:
“STM Ana yükleniciliğinde yürütülecek sözleşme kapsamında Türk Tipi Hücumbotların sistem isterlerinin tanımlanması, kavram seçimi, ön tasarım ve kontrat tasarımı faaliyetleri gerçekleştirilecektir. Proje süresince Özgün Tasarım geliştirme faaliyetleri (Tekne Formu Optimizasyonu, Gemi Yapısal Analizleri, Ana Tahrik Sistemi, Gemi Elektrik Sistemi Tasarımı, Silah Konfigürasyonu) ve bunlara ait tasarım paketi geliştirilecektir.”
Yukarıda da ifade edildiği üzere söz konusu Dönem-I Sözleşmesi sadece tasarım sürecine yönelik olup, inşa süreci için ayrı bir sözleşme imzalanacaktır. Edindiğimiz bilgiye göre STM, 24 aylık takvime sahip Dönem-I Kontrat Tasarımı Sözleşmesi altında gerek tahrik sistemi, gerekse silah donanımı açısından bir dizi farklılıklar içerecek birden fazla tasarım ortaya koyacak ve SSB/DzKK tarafından, önerilen bu tasarımlardan birinin seçilmesini müteakip 30 aylık takvime sahip olacak Dönem-II Prototip İnşa Kontratı imzalanacak ve uygun görülen tersanede (bu aşamada prototip botun MSB İstanbul Tersanesi’nde inşa edileceğinİ düşünmekteyim) ilk botun inşası gerçekleştirilecek. Böylece Projenin ilk gemisi 54 ay içinde DzKK’na teslim edilmiş olacak. Burada Dönem-I Sözleşmesi sonrasında Projenin Test ve Eğitim Gemisi (TVEG) ve İSTİF Sınıfı Fırkateyn Projelerinde olduğu gibi STM Ana Yükleniciliğinde mi devam edeceği, yoksa DİMDEG Projesinde olduğu gibi tasarım aşamasında görev aldıktan sonra inşa sürecinin ihaleyi kazanacak bir özel sektör tersanesine tarafından mı (DİMDEG için SEFİNE Tersanesi seçilmişti) yürütüleceği konusu henüz netlik kazanmamıştır.
STM, fizibilite aşamasından başlayarak üzerinde uzun bir süredir çalıştığı ve oldukça önem verdiği bir proje olan Türk Tipi Hücumbot Projesi kapsamında FAC-55 (FAC – Hücumbotun İngilizce baş harflerinin kısaltması, 55 ise botun yapabildiği sürati vurgulamakta) isimli bir tasarım geliştirmiş ve havuz testlerini yapmıştı. STM, FAC-55 Hücumbotu için, uluslararası ölçekte yetkinliği olan kurumlarda icra ettiği test faaliyetlerinde, 55+ knot sürate kadar etkin performans gösteren, denizci bir platform tasarladığını kanıtlamıştı.
Dönem-I Sözleşmesi altında, 2020 Aralık ayı ortalarında açıklanan CAATSA yaptırımları ve birkaç yıldır uygulanan ambargolar çerçevesinde botlardaki ana tahrik sistemi ve silah konfigürasyonunun seçenekli olarak ele alınacağını ve beş yıl önce ortaya çıkan FAC-55 tasarımında yer alan yabancı kaynaklı silah ve sensör sistemlerinin yerli ve özgün tasarım ürünlerle (örneğin Leonardo/Oto Melara imali 76mm baş topu yerine MKEK ürünü 76mm top, RGM-84L Harpoon Blok II yerine ATMACA B1/B2 Gemisavar Güdümlü Mermileri, 21 hücreli Mk49 Mod 3 Lançeri ve RIM-116 Blok 1A/HAS Füzeleri yerine de GÖKDENİZ CIWS, SUNGUR PMADS veya SAPAN/HİSAR-A+ Sistemlerinin tercih edilmesi gibi) değiştirilmesini ve yüksek sürat ihtiyacına bağlı olarak seçilen COGAG (Combined Gas Turbine and Gas Turbine) mimarisi, yani iki ayrı gaz türbininden oluşacak, ana tahrik sisteminde ise ITAR/CAATSA yaptırımlarına uygun bir gaz türbin seçeneğinin de yer alacağı birden fazla seçeneğin ele alınacağını değerlendirmekteyim.
Hücumbotlar, düşük tonajlı ve yüksek manevra kabiliyeti olan harp gemileridir. Yüksek süratleri ve küçük siluetleri, baskın tarzındaki harekatlarda onları vazgeçilmez bir seçenek yapmaktadır. Boyutlarına göre oldukça iyi silahlandırılan bu gemiler ekonomiktirler. Hücumbotlar yüksek hızları sayesinde bir sahadan diğerine süratle intikal edebilir ve hedefi çok kısa sürede etki altına alabilirler. Kıyı sularında harp konseptinin önemli bir parçası olan hücumbotlar, Adalar Denizi Ege’de kullanılabilecek en etkin platformlardır.
Cumhuriyet Döneminde ilk hücumbotlar; 1930 yılında Venedik, İtalya’da Breda tarafından inşa edilerek, bir ticari geminin güvertesinde Türkiye’ye getirilen ve 15 Eylül 1931’de hizmete başlayan Doğan, Martı ve Denizkuşu adlı üç hücumbot olmuştur. 1970 yılların başında Alman Lürssen Tersanesi ile DOĞAN Sınıfı Güdümlü Mermili Hücumbot Projesine başlanılmıştır. İlk gemi TCG Doğan (P-340)’ın inşasına 15 Haziran 1974’de Almanya’da başlanmış ve 23 Aralık 1977’de hizmete girmiştir. Diğer 7 Hücumbottan Martı, Tayfun, Volkan, Rüzgar, Poyraz, Gurbet ve Fırtına İstanbul Taşkızak Tersanesinde inşa edilerek 1978-1988 yıllarında hizmete girmişlerdir. Son gemi TCG Fırtına 22 Haziran 1988’de göreve başlamıştır. Daha sonra ilk dört gemi DOĞAN Sınıfı, diğer dört gemi ise RÜZGAR Sınıfı olarak anılmaya başlanmıştır. DOĞAN Sınıfı ile ilk defa RGM-84 Harpoon Blok-I Gemisavar Güdümlü Mermisi DzKK hücumbotlarında kullanılmaya başlanmış, hatta Türk Deniz Kuvvetleri tarihindeki ilk Harpoon Gemisavar Füze atışı TCG Doğan tarafından yapılmıştır. Akabinde 1991’de Lürssen ile ilave 5 geminin inşasını kapsayan yeni bir anlaşma yapıldı ve bu anlaşma ile yine Taşkızak Tersanesinde YILDIZ Sınıfı TCG Yıldız (P-348) ve TCG Karayel (P-349) Hücumbotları değişik bir tasarımla inşa edilerek 23 Mayıs 1997 tarihinde hizmete başlamışlardır. Bu gemilerde çıkan tasarım problemi ve teknoloji trendinin yakalanması maksadıyla proje 2’nci gemi olan TCG Karayel ile sonlandırılarak KILIÇ Sınıfı Hücumbotların (DzKK hizmetindeki 9’uncu kuşak hücumbotlardır) inşasına başlanılmıştır. İlk gemi TCG Kılıç (P-330) Almanya’da Lürssen Tersanesi’nde, TCG Kalkan (P-331) ve TCG Mızrak (P-332) ise Taşkızak Tersanesi’nde inşa edildiler. KILIÇ-I Sınıfı Hücumbotlar sırasıyla Temmuz 1998, Temmuz 1999 ve Haziran 2000’de DzKK hizmetine girdiler. Bu gemilerin radar kesit alanları radar yansımalarını en aza indirgeyecek şekilde tasarlanmıştı.
Fotoğraf: Kılıç Sınıfı Hücumbotlar
KILIÇ-I Sınıfı, selefi olan KILIÇ-I Sınıfı Güdümlü Mermili Hücumbotların bir devamı olarak ancak onlardan farklı olarak baştaki 76mm top dahil olmak üzere gövde ve üst güverte tasarımında daha düşük radar kesit alanı izine sahip olacak şekilde inşa edilmişlerdir. Özelikle sensör ve sistem bazında KILIÇ-I’lere göre daha modern hücumbotları kapsayan KILIÇ-II Projesi Sözleşmesi 19 Haziran 2000’de başlangıçta 4 gemi olarak MSB ile Lürssen Werft arasında imzalanmıştı. Bu 4 geminin sözleşme maliyeti Euro379 Milyon (ABD$477 Milyon) tutarında idi. 17 Temmuz 2001’de imzalanan ek sözleşme ile Euro168 Milyon (ABD$211 Milyon) maliyet ile 2 gemi daha ilave edildi. İlk gemi olan TCG Tufan Almanya’da inşa edildi, Türkiye’de inşa edilen 5 hücumbottan üçü İstanbul Tersanesi Komutanlığı’nda son ikisi ise Gölcük Tersanesi Komutanlığında inşa edilmiştir. KILIÇ-I/II Sınıfı Hücumbotlar toplam 22.000bg kapasiteli 4 adet MTU ana makine, 4 adet pervane ve iki adet dümen yelpazesinden oluşan ana tahrik sistemi sayesinde azami 42knot ve devamlı 39knots sürat yapabilmektedirler. Halen DzKK hizmetindeki en modern hücumbotlar olan KILIÇ-II Sınıfının en genç gemisi 10 yaşını geçmiş durumdadır. DOĞAN Sınıfının dördüncü nesli olan KILIÇ-II Sınıfı gemilerle birlikte, Lürssen Werft lisansı ile gerek Almanya’da gerekse Türkiye’de inşa edilen hücumbotların sayısı 35’i bulmuştur. Halen 4 DOĞAN Sınıfı, 4 RÜZGAR Sınıfı, 2 YILDIZ Sınıfı, 3 KILIÇ-I ve 6 KILIÇ-II Sınıfı olmak üzere toplam 19 Hücumbot DzKK hizmetinde görev yapmaktadır.
Sözleşmesi 2015 yılında imzalanan KASUMSİS Projesi altında KILIÇ-I ve KILIÇ-II Sınıfı Hücumbotlara 3 eksende stabilize Aselsan ürünü X-Bant uydu haberleşme sistemi (SatCom) terminali entegre edilmiştir. Ku-Bant Uydu Muhabere sistemi Projesi kapsamında ise DOĞAN, RÜZGAR ve YILDIZ Sınıfı Hücumbotlara yine Aselsan ürünü Ku-Bant uydu haberleşme sistemi terminali kazandırılmıştır. KILIÇ-I Sınıfı Hücumbotların Alarm ve İzleme ile Güç Yönetim Sistemlerinin modernizasyonu YALTES tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu kapsamda 90 gün içinde YALTES ürünü yeni nesil PİKET 3000® Entegre Platform Kontrol ve İzleme Sistemi (EPKİS) ile donatılan TCG KILIÇ modernizasyonun tamamlanmasını müteakip Mart 2020’de DzKK hizmetinde göreve başlamıştır.
Fotoğraf: Rüzgar Sınıfı Hücumbot ARES-2N EDT anteni ve konsolu
DOĞAN Sınıfı Hücumbotlardan 1977-1981 yılları arasında hizmete giren ilk dördü 1998-2002 yılları arasında Yarı Ömür Modernizasyonuna tabi tutulmuş bu çerçevede Hücumbotların Atış Kontrol, Elektronik Destek Tedbirleri (EDT/ESM), Muhabere ve Makine Kontrol/Monitoring Sistemleri İstanbul Tersanesi Komutanlığı tarafından Selex Komünikasyon ve MİKES Firmalarının da katılımı ile modernize edilmiştir. Proje kapsamında Ağustos 1998’de DzKK ile Selex Komünikasyon (şimdi (Selex ES Türkiye) arasında Doğan Sınıfı Entegre Muhabere Sistemi Yarı Ömür Modernizasyonu Projesi Sözleşmesi imzalanmıştır. Diğer yandan Hücumbotlardaki SUSIE EDT Sistemi de MİKES ürünü ELDES-21 EDT Sistemi ile değiştirilmiştir. RÜZGAR Sınıfı Hücumbotlardaki SUSIE EDT Sistemi ise 2010 yılından itibaren Aselsan ARES-2N EDT Sistemi ile modernize edilmeye başlamıştır. Aselsan ile imzalanan sözleşme ile hayata geçirilen DOĞAN Sınıfı Hücumbot ED Sistemi Modernizasyonu Projesi ile gemilerdeki ELDES-21 EDT Sistemlerinin ARES-2N ile değişimine 2019 yılından itibaren başlanmıştır. Ancak en yaşlısı 43 yaşında olan DOĞAN Sınıfı Hücumbotlarda sıkça yaşanan makine arızaları ve ana tahrik sisteminin yüksek süratlerde zorlanması nedeniyle bu gemilerin yeni nesil Türk Tipi Hücumbotlar ile değiştirilmeleri önem arz etmektedir. DOĞAN Sınıfı Hücumbotlarda toplamda 12.000bg kapasiteli MTU 16V956TB91 serisi 4 dizel makine kullanılmakta olup, MTU 16V956TB91 serisi dizel makinelerin 6 yıl kullanım veya 6.000 saatte bir olması gereken W6 bakımları/overholleri MSB İstanbul Tersanesi’nde yapılabilmektedir.
Türk Deniz Kuvvetleri envanterinde yer alan 4 DOĞAN, 4 RÜZGAR ve 2 YILDIZ Sınıfı Hücumbotun yerini alacak yerli ve özgün tasarım 10 yeni nesil yüksek süratli hücumbotun 4+6 (opsiyon) şeklinde yurt içinden tedarikine yönelik olarak Savunma Sanayi Başkanlığı (SSB) tarafından 2013 yılında başlatılan Türk Tipi Hücumbot Projesi kapsamında ilk olarak 25 Temmuz 2013’te Bilgi İstek Dokümanı (BİD/RfI) yayımlanmış, 10 Eylül 2013’te ise BİD revize edilerek, yeniden yayımlanmıştır. SSB, ilgili firmalarca teslim edilen cevaplar ışığında hazırlanan BİD Sonuç Raporu çalışmalarını nihai hale getirerek, 26 Aralık 2014’te Deniz Kuvvetleri Komutanlığına (DzKK) göndermişti.
BİD’nında; 2009-2016 Savunma Sanayii Sektörel Strateji Dokümanı Deniz Araçları Sektör Stratejisi’nde yer alan firmalar ve Yeni Sualtı Taarruz Timleri Harekatı İçin İntikal Botu (Yeni SAT Botu) Tedariki Projesi BİD/RfI’ına cevap vererek Teklife Çağrı Dosyası (TÇD/RfP)’nı almaya hak kazanan, Tesis Güvenlik Belgesi’ne sahip, Üretim İzin Belgesi’ne sahip/başvurmuş, ana faaliyet alanı gemi inşası olan firma/kurum/kuruluşlar ile Projeyi teknoloji, ürün ve alt yapı olarak ileri götürebileceği SSB tarafından öngörülen, halihazırda kabiliyetleri açısından benzer platformları üretmiş olan ve bu kapsamda davet edilecek yabancı tersanelerin dokümanı alabileceği bilgisine yer verilmişti.
Dokümanda STM ve Projeyi teknoloji, ürün ve alt yapı olarak ileri götürebileceği SSB tarafından öngörülen ve bu kapsamda davet edilecek yabancı firma/kurum/kuruluşların BİD’nın Ana Tahrik ve Sevk Sistemi kısmına, Aselsan, Havelsan ve MilSoft’un BİD’nın Savaş Sistemi kısmına, Roketsan ve Aselsan ile Projeyi teknoloji, ürün ve alt yapı olarak ileri götürebileceği SSB tarafından öngörülen ve bu kapsamda davet edilecek yabancı firma/kurum/kuruluşların ise BİD’nın Silah Sistemi kısmına cevap verebilecekleri vurgulanmıştı.
Revize edilmiş versiyonda BİD/RFI’nı teslim almak için daha önce 23 Eylül 2013 olarak belirlenen en son tarih 11 Ekim 2013’e, cevapları teslim etme tarihi ise 30 Eylül 2013’den 22 Ekim 2013’e uzatılmıştı. BİD’na cevap veren ADİK, ARES, Dearsan (önce 65m uzunlukta ve 45knot sürate sahip tek tekneli kendi özgün tasarımını daha sonra ise Yüksek Süratli Hücumbot olarak 60+ knot sürate erişebilen Norveç’in Skjold Sınıfı tasarımını önermişti), İstanbul Tersanesi, RMK Marine ve Yonca-Onuk Tersaneleri özgün çözümlerini IDEF ‘15 Fuarı sırasında stantlarında sergiledikleri ölçekli modeller üzerinden ziyaretçilerine tanıtma fırsatı bulmuşlardı. SSB tarafından o tarihte mali boyutu ABD$600 Milyon olarak tahmin edilen Proje, SSB Karakol Gemisi Projeleri Grubu tarafından yürütülmekteydi.
Uzun bir süre finansman sıkıntısı nedeniyle rafa kaldırılan Proje, 2018 yılında yeniden gündeme gelmiş ve isterlerde bir dizi değişikliğe gidilmişti. Bu çerçevede örneğin daha önce 60 knot olarak belirlenen sürat isteri 45 knot olarak revize edilmişti. 2019 yılında STM ile görüşmelere başlanılmış ve 14-15 Ekim 2019 tarihlerinde Ankara’da düzenlenen 9’uncu Deniz Sistemleri Semineri’nde 14 Ekim günü bir konuşma yapan Savunma Sanayi Başkanlığı Deniz Araçları Daire Başkanı Alper KÖSE “Türk Tipi Hücumbot Tasarım Projesi için de STM ile çalışmamız var...” diyerek bunu teyit etmişti. Sözleşme 2020 Ağustos ayı sonunda imzalanmış olsa da bu duruma ilişkin ne SSB, ne de STM tarafından 29 Aralık gününe kadar resmi bir açıklama yapılmamıştı. Ancak, sözleşmenin imzalandığı bilgisi 2020 Eylül ayı ilk yarısında sektörde faaliyet gösteren bir şirket yetkilisi kanalıyla tarafımıza ulaşmıştı.
Türk Tipi Hücumbot Projesi kapsamında geliştirilen özgün çözümlere bir baktığımızda tek tekneli veya yüksek sürat isterinin de etkisi ile hava yastıklı katamaran tipi tasarımların hakim olduğunu görmekteyiz. Önerilen çözümlerde teknede gemi inşa çeliği, üst bina inşasında ise alüminyum sac tercih edilmekteydi. Çelik saca (gemi inşa çeliği) kıyasla hem bakımı daha kolay hem de daha az bakıma ihtiyaç duyması nedeniyle tercih edilen alüminyum sac yanma riski taşıması ve çelik saca kıyasla hasara daha açık olmasına karşın hafifliği sayesinde platformun deplasmanında çelik saca kıyasla kayda değer bir düşüş sağlamakta böylece gemide daha küçük motorların kullanımına imkan tanımaktadır.
Projedeki yüksek sürat isteri nedeniyle STM ilk olarak bu sürati sağlayacak tekne formu üzerinde çalışmalar yapmıştır. Bu çerçevede SES (Surface Effect Ship/Yüzey Etkisi Gemisi) tasarımı da ele alınmıştır. Katamaran bir tasarımda, iki teknenin arasında hava yastığının bulunduğu bu tip bir uygulama, gemi ile su yüzeyi arasındaki teması asgariye indirerek geminin yükse sürate ulaşılmasına imkan tanıyor. Fakat STM, hava yastıklarının kaldırma gücünün sınırı sebebi ile teknenin taşıyabileceği faydalı yükün kısıtlı olması ve sürtünme dolayısıyla hava yastıklarının sık değişim gerektirmesi gibi nedenlerden ötürü SES konfigürasyonunu tercih etmemiş ve özellikle farklı deniz durumlarında sürati koruyabilmek için en uygun tasarım olduğu değerlendirilen kayıcı tekne formunu tercih etmiştir.
STM’nin tekne ve üst güvertede inşa malzemesi tercihi ise çelik (yeni tasarımda anti-manyetik çelik tercih edilmiştir) oldu. Tekne yapısında inşa malzemesi olarak çeliğin tercih edilmesinde teknenin su altındaki kayalara çarpması durumunda çeliğin daha yüksek dayanıma sahip olması ve iyi esneme özelliğinin etkisi olmuştur. STM, FAC-55 tasarımı için ana tahrik sistemi konfigürasyonunda ise gaz türbinlerinin aynı anda çalışabileceği COGAG konfigürasyonunu tercih etmiştir. Yapılan havuz testlerinde, FAC-55’in tekne formu COGAG tahrik sistemi ile 60 knot sürate ulaşabildiğini göstermiştir. Deniz durumu 3’te ise 55 knot sürate ulaşabildiği görülmüştür.
Hücumbotlar; süratleri saatte 30 deniz milinden fazla olan, deplasmanları 700 tondan düşük, boyları ise 70m’den kısa botlar olarak tanımlanmaktadır. Dünya genelindeki botları incelendiğimizde:
· Deplasmanı 240 tondan küçük, sürati ise saatte 45 deniz milinden az botlarda dizel makinalar kullanıldığını,
· Deplasmanı 240 ile 700 ton arasında olan ve sürati saatte 30 ile 45 deniz mili arasında değişen botların ağırlıklı olarak dizel makinelere sahip olsa da Japon Deniz Kuvvetleri hizmetindeki Hayabusa Sınıfı gibi modellerde gaz türbininden oluşan bileşik tahrik sistemlerinin de kullanıldığını,
· Sürati saatte 45 deniz milinin üstündeki botlarda ise sadece gaz türbinlerinin tercih edildiğini görmekteyiz.
Ana tahrik sisteminde sadece gaz türbinlerin kullanılmasının, yakıt da dâhil edildiğinde, ağırlık avantajı sağladığı, gaz türbinli ana tahrik sistemi konfigürasyonun daha az alan kapladığı ve daha hafif olduğu ifade edilmektedir. Ancak gaz türbinli ana tahrik sistemi konfigürasyonu gemiye kısa sürede yüksek sürate erişebilme ve dizel makine/gaz türbin konfigürasyonuna kıyasla daha yüksek sürate erişebilme imkanı sunsa da daha yüksek yakıt tüketimi ve buna bağlı olarak harekat alanında kalma süresinin azalması ile daha yüksek termal iz gibi dezavantajlara da sahiptir. Bir örnek vermek gerekirse, dizel makinelere sahip bir hücumbotun iyi hava şartlarında termal kamera ile tespit menzili 3-4nm civarı iken gaz türbinli bir botun tespit mesafesi bundan çok daha uzun olacaktır. Bu durum IR güdümlü gemi savar güdümlü mermilerin işini kolaylaştırma ihtimali ile beraber erken tespit edilmenin angajmanda dezavantaj sağlayabileceği dile getirilmektedir. Şüphesiz 535 ton deplasmana sahip olacak FAC-55 tasarımında bu dezavantajları minimize edecek gerekli tedbirler de alınmıştır. Örneğin tam yükle ağırlığı 552 ton olan KILIÇ Sınıfında 60-65 ton yakıt yer alırken 535 ton deplasmandaki FAC-55 tasarımı 90 ton yakıt taşıma kapasitesine sahip olacak şekilde tasarlanmıştır. Geminin tekne/gövde ve üst güverte tasarımında düşük radar kesit alanı (RKA/RCS), düşük kızılötesi (IR) iz ve düşük akustik ve manyetik izi garanti etmek üzere gerekli düzenlemeler yapılmıştır. Ayrıca IR/RF güdümlü mermi tehdidine karşı Chaff/Flare Lançerlerinin yanı sıra ARES-2N EDT ve AREAS 2NC ET Sistemlerinin de kullanılması beklenmektedir.
FAC-55 tasarımının tam boyu 62.67m, azami genişliği 9.84m ve draftı 1.68m olarak verilmiştir. DzKK envanterinde mevcut hücumbotların draftının 3m civarı olduğu düşünüldüğünde Adalar Denizi’nde daha ıskarça ve sığ koylara girebileceği düşünülmektedir. 28MW gücünde gaz türbin motorlar ve 3 adet su jetine sahip olacak FAC-55’in azami sürati 55+ knot, ekonomik sürati ise 18 knot olarak gerçekleşecek. 34 personele sahip olacak FAC-55’in 20 knot sürat ile 1.000nm, 50 knot sürat ile de 750nm seyir siasına sahip olması planlanmıştır. Geminin denizde kalış süresi ise 7 gündür. Düşük siluete sahip FAC-55, suyun altına yönelik, sonar ve hafif torpido gibi sistemlerin dışında, bir korvet ile aynı sistemleri ve silahları taşıyabilecek şekilde tasarlanmıştır. Üst binası düşük radar kesit izi verecek şekilde biçimlendirilen hücumbotta; sekiz RGM-84L Harpoon Blok II Satıhtan-Satıha Güdümlü Merminin yanı sıra Oto Melara ürünü 76mm Super Rapid (SR) Baş Topu, iki 12.7mm STAMP, bir 21 hücreli Mk49 Mod 3 RAM Lançeri, 12.7mm STAMP iki Chaff/Flare Dekoy Sistemi, IFF sistemi, E/O Direktör, STING Atış Kontrol Radarı, SMART-S Mk2 3B Arama Radarı, ARPA/LPI Seyrüsefer Radarı ve HF/VHF/UHF Muhabere Sistemleri yer almaktadır.
Türk Tipi Hücumbot Projesi’nde Dönem-I Kontrat Tasarımı Sözleşmesi altında STM mühendislerince DzKK isterleri doğrultusunda FAC-55 tasarımının mevcut silah ve sensör donanımında değişikliğe giderek; sabit veya döner antenli bir AESA radarı, ALPER LPI Seyir Radarı, X-Bant veya Ku-Bant SatCom Terminali, PİRİ veya PİRİ-ES Kızılötesi Arama ve Takip Sistemi, ARES-2N EDT ve AREAS 2 ET Sistemleri, ATMACA Gemisavar Güdümlü Mermi, AKR-D Blok-1 (AKREP) Atış Kontrol Radarı, Lazer İkaz Alıcı Sistemi (LİAS), ADVENT Savaş Yönetim Sistemi (SYS) ve 21 hücreli Mk49 Mod 3 RAM Lançeri ile RIM-116 Blok 1A/HAS Füzelerinin yerini almak üzere 35mm GÖKDENİZ CIWS, SUNGUR PMADS veya SAPAN/HİSAR-A+ Sistemlerinden birinin entegrasyonuna imkan tanıyacak gerekli tasarım değişikliği çalışmalarının gerçekleştirmesini beklemekteyim.
Hücumbot konusundaki derin tecrübesini bizimle paylaştığı için dostumuz CAYROSKOP'a da katkıları için teşekkür ederiz...